27.01.2014
1282
Yaşadığımız ‘’tüketim çılgınlığı’’ çağında günü kurtaran üretim yöntemleri her sektörde uygulanmakta. Gelecek nesillere aktarılması güç görünen doğal kaynaklarımız her geçen gün azalırken bunu gelecekte de kullanılır kılmaya çalışan bir avuç insan var dünya üzerinde. 2040 lı yıllarda dünya nüfusunun 2 milyar daha artması beklenirken azalan tarım alanlarını hepimiz biliyoruz. Yeryüzünde el değmemiş tarım alanlarının %60 ı Afrika kıtasında bulunuyor bu kadar ekilebilir boş alan varken gelecek kaygısı gütmemiz yerinde midir? Ancak farklı bir boyuttan bakarsak engelleyemediğimiz yada engellemeye çalışmadığımız küresel ısınma yüzünden gelecekte Afrika kıtasında tarım mümkün olabilecek mi ? Bugün için mümkün. Afrika’ya tarımsal teknoloji götürmek, ticaret olarak, para kazanma çabası olarak yada daha fazla üretimle aç insanlara ilaç olmak adına sosyal sorumluluk olarak, çok önemli bir noktadır. Gübre, tohum ve özellikle makine ilk etapta ithal, daha sonra da orada üretilmek üzere Afrika'ya götürülmelidir. Son 10 yılda en hızlı büyüyen 10 ülkenin 7 tanesi Afrika kıtasında yer almaktadır. 35 Afrika ülkesi Rusya'dan daha iyi durumda. Verilere böyle bakıldığında ticari açıdan cazip bir ülke olarak bakılabilir. 2020 yılında aynı Afrika pazarı 1,4 trilyon dolarlık bir pazar olacak…
Yukarıdaki bilgiler ve hedefler bir kenara oraya gitmeyi düşünürken Türkiye'deki durum da pek hoş değil. Ülke olarak Afrika'ya teknoloji götürme düşüncesini kafamızda oluştururken biz nerelerdeyiz? Tarım sektörünü ele alacak olursak girdi maliyetleriyle çiftçinin başı dertte. Özellikle son yıllardaki vergi artışlarından sonra daha da artan girdi maliyetleriyle hâlâ üretim yapan Türk Çiftçisi ’’kahraman’’ sıfatını almaya hak kazanmıştır. Farklı sektörlerden fabrikatörlerin bu kâr marjlarıyla üretime devam edeceklerini hiç sanmıyorum. Gerek iş imkanlarının azlığı gerekse çiftçideki önlenemez üretme isteği onları hâlâ bu sektörde tutmaya devam ediyor. Peki ‘’çok yüksek’’ ziraat mühendislerinin veya üretim yönetim uzmanlarının çare bulamadığı bu durum nereye kadar sürer, çiftçi zaten para kazanamıyor ama bir de gelirsiz borçlanmaya başlarsa üretime devam eder mi ? Çok yakın bir gelecekte bu sektörde emek harcayacak insan bulamayacağız , çiftçiyi hor kullanma nereye kadar sürer , onlar üretmezse ne olur, hiç düşündük mü?
Tarımda üretim maliyetlerini azaltmak mümkün. Ancak bu iş köylü Mehmet Amca tekniğiyle olacak iş değil. Çiftçi tasarruf hedefleyerek tarlasını bir defa az sürüyor , ucuz ilaç ve gübre kullanıyor bunun sonunda zaten az olan kazancı iyice düşerek köylüyü çıkmaza sürürklüyor. Tüm bunların yanında binlerce ziraat mühendisi işsiz olarak dolaşırken köylü bilinçsiz üretime devam ediyor. Planlı bir organizasyonla bunlarla baş etmek ve çiftçiyi para kazanır hale getirmek mümkün. Neden yapmıyoruz peki, buda mı ‘’Dış Mihrakların’’ işi ? Peki bu Dış Mihraklar hükümetimizin başlattığı Afrika Açılımına ne der? gerçek olabilir bir hayal mi? Yine de son yıllarda umut verici adımlar atılıyor, bu alanda profesyonel çalışan ekipler ortaya çıkıyor, bunların hızla çoğalması toplumumuz yararına olur.
Sonuç olarak ‘’sürdürülebilirlik’’ mi , ‘’ tasarruf’’ mu? sorusuna cevap arayacak olursak karın tokluğuna, kahramanlık yaparak, günü kurtararak üreten çiftçinin yarını düşünme çabası akla mantığa sığacak gibi değil. Öncelikle para kazanabilir çiftçiler oluşturmadan , temiz hava, temiz toprak, güzel gelecek için sürdürülebilirliğe para harcayan çiftçiler pek mümkün değil…
Saygılar … Gökhan BAŞAR
07/01/2014