|
Tarımsal ürünlerin yakıt amaçlı kullanılmasının, gelişmekte olan ülkelerde gıda krizinin derinleşmesine yol açacağına yönelik tartışmalar devam ediyor. Cevabı aranan soru: Tarımsal üretim taşıtları mı, yoksa insanları mı beslemeli?
|
12.09.2013
581
|
Dünya çapında, sürdürülebilir enerji kaynaklarına ilişkin arayışın, biyoyakıt amaçlı tarımsal üretimi ön plana çıkarmasının ardından, bu enerji kaynağı dünya çapında hızla yaygınlaştı. Tarım ürünlerinin enerji amacıyla kullanılması ise özellikle gelişmekte olan ülkelerde gıda krizini derinleştiriyor. Tarımsal üretimin taşıtları beslemek için mi, yoksa insanları beslemek için mi yapılması gerektiği, konuyla ilgili temel tartışma noktasını oluştururken, dünyada açlık ve yoksulluk da artıyor.
Sanayileşmiş ülkeler biyoyakıt üretimine büyük yatırım yapıyor. Ancak, bu yatırımın bedelini, gelişmekte olan ülkeler, gıda maddelerinin fiyatlarındaki artış ve kalitesindeki düşüş biçiminde ödüyor.
Princeton Üniversitesi’nden Timothy Searchinger yaptığı çalışmada, ormanların ve meraların yok edildiği bir süreçte biyoyakıtların bir yandan sera gazı emisyonunu, diğer yandan açlığı ve yoksulluğu artırdığına dikkat çekti.
2001-2011 yılları arasında biyoyakıt üretimi yılda 20 milyar litreden, yılda 100 milyar litreye yükseldi. En büyük artış, petrol fiyatlarının yükseldiği ve dünyanın ekonomik durgunlukla başetmeye çalıştığı 2008 yılında yüzde 44 olarak yaşandı. Bu dönemlerde, gıdaların fiyatı da hızla yükseldi. Tahıl fiyatları 2008-2012 arasında 2004 yılındaki düzeyin 2 ila 2,5 kat üzerinde seyretti. Şekerin fiyatı 2000 yılından itibaren yılda yüzde 80 ila yüzde 340 arasında değişen oranlarda artış gösterdi.
Az miktarda yakıt elde edebilmek için büyük miktarda tarımsal üretime gereksinim olduğuna işaret eden Searchinger, Amerika’da 2004 yılında etanol elde etmek için 32 milyon ton mısır ekimi yapıldığını ve bu mısırın 100 milyondan fazla insanı doyurabileceğine dikkat çekti. Biyoyakıt üretiminde, ortaya çıkan tek sıkıntı, aynı ürünün gıda yerine enerji amaçlı kullanımı değil. Bunun yanı sıra, tarım alanlarının, başka ürün grupları yerine, enerji amaçlı ekimler için kullanılması nedeniyle de açlık sorunu artıyor.
Tarımı yok etmenin bir diğer aracı: Genetiği Değiştirilmiş Organizma
Benzer bir tartışma uzun süredir GDO’lu ürünlere ilişkin devam ediyor. GDO’lu ürünler, sağlığa zararlarının yanı sıra, belirli bölgeleri açlığa mahkum ederken, az gelişmiş ülkeleri gün geçtikçe daha bağımlı hale getirdi. Küçük üreticiler çökertildi, tarımsal üretim tamamiyle büyük tekellerin kontrolü altına girdi. Nevra Yaraç Laçinok’un “Katil Tohumlar” isimli makalesinde verdiği örnek, 2000’li yıllarda durumun geldiği noktayı şu sözlerle özetliyor: “Hindistan’da ekilmek üzere tasarlanan Monsanto’nun ‘Bollgard’ pamuğu böceklere direnecek ve daha fazla kâr sağlayacaktı. Çiftçilere tohum, gübre ve ilaç satıldı. Çiftçiler bir süre sonra ya işlerinden oldu ya da borçlarını ödeyemez duruma geldi. Temmuz 2005’te GD pamukla tanıştıktan sonra Maharashtra Eyaleti’nde 2006’ya kadar 1.280, 2007’de de 1.168 intihar oldu. Ve her sekiz dakikada bir hayatlarına son veren çiftçilerin ölüm şekli de manidardı: Pestisit içerek!”
Alternatifenerji