Yüksek Aksu 1966 yılında Muğla’nın ilçesi olan Ula’da doğdu.Yönetmen, senarist, oyuncu. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölümünden 1993 yılında mezun oldu. Aynı okulda yüksek lisans yaptı. Kısa filmler, belgeseller, tv dizilerinde yönetmenlik yaptı. 2006 yılında yapımcı, yönetmen ve senarist olarak gerçekleştirdiği Dondurmam Gaymak filmiyle yurtiçi ve yurtdışında birçok ödüller aldı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde dersler vermektedir.
2006’da yapım be yönetmenliğini yaptığı ‘’Dondurmam Gaymak’’ filmini yüz bin dolar gibi küçük bir bütçeyle ve profesyonel olmayan oyuncularla,yerel halkla birlikte çekti.Bu filmle İstanbul Film Festivali’nden ‘’Jüri Özel Ödülü’’ ve Gerard Depardie’nun övgüleriyle çıkan ‘’Dondurmam Gaymak’’ Türkiye’nin Oskar Aday Adayı olarak gösterildi.Aynı yıl içerisinde Amerika Birleşik Devletleri’nin birçok film festivalinde ve yurtiçinde ödüller aldı.
Kendisiyle son filmi Entelköy Efeköy’e Karşı filmi hakkında bir sohbet gerçekleştirdik.Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth ve eski bakan Yüksel Yalovalı’nın da oynadığı filmin konusu şöyle;Çevreci güzel Alman kızını oynayan Ayşe Bosse ve bir grup ‘’entel’’ Türkiye’nin güney sahillerinde terk edilmiş bir köyü ve civarındaki toprakları satın alırlar.Kentin stresinden uzaklaşarak doğa içinde doğal bir yaşamı seçerler.Organik tarım yapmaktadırlar.Bitişikteki Efeköy ‘ün ilaçlı,hormonlu,kimyasal gübreli ürünlerinden 3-4 katı fiyatlarla satmaktadırlar.Terk edilmiş köyün yıkık dökük evlerini onarıp turistlere kiraya verirler.Bitişikteki Efeköy’ün dayak yiyen eşeklerini de satın alırlar.’’Barbarlıktan kurtarılan eşekler bakımlı hale getirilir ve yakınlarda bulunan tarihi kalıntıları turistlere eşek sırtında gezdirirler.Organik tarım yapılan tarlalarında Avrupalı turistler doğayla iç içe yaşamak için gönüllü çalışmaktadırlar.Üstüne Entelköy ortak sandığına saat başı ücret ödemektedirler.Fakat…Efeköy için sözde iyi Entelköy için ise kötü haber gelir.Devletin bir kurumu,Efeköy ve civarında zengin kömür yataklarının olduğunu söyler ve termik santral kurulacaktır.Efeköy’lüler hem topraklarını istimlak bedeli karşılığında devlete satarak ceplerini para koyacak aynı zamanda kurulacak olan termik santralde iş sahibi olacaktır.Efeköy’lüler bu durumdan gayet memnundur.Entelköy’lüler ise öfkelidir...Termik santralin kirleteceği,asit püskürteceği tarlalarda nasıl organik tarım yapılabilir? İnsanlar nasıl sağlık bir yaşam sürderebilir?
Entelköy’lüler hiç zaman kaybetmeden yoğun bir kamuoyu oluşturmaya ve dikkatleri kurulmak istenen termik santralin üzerine çekmeye çalışırlar.Eylem’ler yaparlar,Bulutsuzluk Özlemi ile protesto konserleri düzenlerler…
Tabi bu esnada Efeköy’lüler de boş durmazlar.Onlarda termik santral istediklerine dair farklı eylemler yapmaktadır.Hatta mevlid bile okutmuşlardır bir karşı eylemde.Şiddete varan atışmalarda yaşanmıştır.Ancak Entelköy’ün çabaları sonucunda termik santralin yürütme kararı durdurulur.
Sonunda Avrupa’dan Alman Yeşiller Partisi Başkanı Claudia Roth ile Türk hükümetinin bir bakanı (Yüksel Yalova) gelir ve Entelköy’e ‘’başarı ödülü’’ verirler.Bakan da müjdeyi açıklar;Hükümetimiz bu başarılarınızı örnek olarak görmüş be burada kömür çıkarmaktan,termik santral kurmaktan vazgeçmiştir’’der.Efeköy’ün muhtarı Salih (Şahin Irmak) ve Entelköy’ün kurucusu Katrin (Ayşe Bosse) filmin sonunda evlenir.Efeköy’de Entelköy’lülerin yaptığı gibi organik tarıma geçerler.
Biz 2004 yılında Türkiye’nin ilk tarımsal e-ticaret sitesini bu sektörde hiç kullanıcı yokken kurduk.Aynı zamanda firmamız Çiftçi İletişimi ile ilgili çalışmaktadır.Yıllardır anlattığımız, konuştuğumuz , belirttiğimiz konuları iki saatte her şeyiyle anlatıyorsunuz. Ve her şey o kadar basir ve doğru ki. Bu filmin fikir ve başlangıç hikayesi nasıl oluştu?
80’li yılların sonucu 90’lı yılların başında Gökova körfezi’ ne bir termik santral yapılmaya başladı.Bu dönem üniversite öğrencisi olarak buna karşı çıkanlar arasındaydım.Aynı zamanda bölge insanlarından biriydim. Hem iş, aş, devlet garantili maaş olarak bakanların hem de doğayı katledecek bu muhteşem güzellikleri yok edecek diyenlerin arasındaydım.Bu toplumsal grupların kendi aralarındaki komik iletişimsizliklerine tanık oldum.Aynı Yıllar Türkiye’de doğa ve çevre hareketinin önemli oranda gelişmeye başladığı yıllardı.Kalkınma ideolojilerinin dünyada iflas etmeye başladığı,insanları mutsuz edeceği anlaşıldığı yıllar.Dalyan da caretta caretta meselesi hemen sonraki yıllarda Bergama altın madeni meseleleri.O yıllara ait tanıklıklarım bu hikayeyi yazmama neden oldu.
Filme gittiğimizde komedi izleyeceğimizi sanıyorduk.Film bize o kadar gerçek geldi ki.Konuşmalar,düşünceler,inanışlar be tepkiler tamda gerçekte olduğu ve olacağı gibi.Bunun için özel bir çaba gösterdiniz mi?
Biraz önce anlattığım gibi senaryoyu kurmaca ve hayal evrenimden değil bizatihi tanıklık ve gözlemlerimden yola çıkarak yazdım. Sonraki yıllarda organik tarım, ekoloji meselelerine kafa yordum.Ve kaz dağlarından, alinoi’ ye, yuvarlak çay mücadelesinden, hasankeyfe neler olup bittiğini takip etmeye çalıştım.Ayrıca meandros, ekodosd gibi kendi bölgemdeki doğacı ve kültürel faaliyetlerin içerisinde olmaya çalıştım.Bunların dışında o bölgenin insanlarıyla sıcak diyaloğum hala sürüyor.
Sizin yaşam tarzınız nasıldır? Entelköy hayaliniz mi?
Evet, gençlik hayalimizdi. Ama gerçekleşmedi. Şimdi mesleğim gereği ağırlıklı olarak İstanbul’dayım ama kalan zamanımı bölgemde geçiniyorum.
Toprağınız var mı, üretim yapıyor musunuz, yapıyorsanız bu üretim organik mi?
Toprağımız ailemden dolayı var. Organik üretim pratik olarak imkansız ama doğal tarım yapıyoruz sayılır.
Yediğiniz Ürünler konusunda seçici misiniz? Nelere dikkat edersiniz?
Evet, seçici olmaya çalışıyorum. Her şeyi mevsiminde yemeye özen gösteririm. Domatesi yazın, marulu baharda, kerevizi, lahanayı kışın yerim.
Aslında ‘’ Entelköy Efeköy ’’e karşı ‘’ filminde sizinde anlattıklarınızdan yola çıkarak,günümüz ekonomik sisteminin köy’ e yansımalarını görüyoruz.Ama Yinede Efeköy halkı biraz şanslı.İç Anadolu’ya baktığımızda da göç nedeni ile boşalan köyler,apartman taklidi yapan evlerle dolu aslında film sadece ege köylülerine değil, tüm köylülere köylü olmayı mı hatırlatıyor?
Asıl problem şuanda köylü köylü gibi değil, varoşun, metropolün peri ferisi gibi.Artık kerpiç evinin damını onarmıyor. 3 katı çıkıyor ortaya ise iğrenç bir şey çıkıyor. Apartmanın bile bir estetiği var. Nenesinden, babasından kalam kilimleri ahıra atmış, inek beslemek yerine yoğurdu marketten alıyor. Köylü möylü yok ortalıkta. Tarhana lapası ile karın ağrısını çözecek 70 yaşın altında bir tane adam yok. Geleneksel tarım bilem 45 yaşın altında adam yok. Köyün İMC’ si bitmiş yardım severliği misavirperverliği bitmiş, kan davası kalmış. Güzel ve değerli geleneklerini alma beş para etmez geleneklerini al. Televizyon v.b ve merkezin pompası neredeyse hepsi McDonald’s yiyecek köylerde artık düğün yemeklerini plastik tabaklarda veriyorlar.
Gerçekten köy ve köylülük tanımı değişti mi?
Sivas-Tunceli taraflarını gezdim o Almancılar köyleri mahvetmişler.O Almancılar o köyleri duman etmişler.Bir kere oraya apartman yapacaksan git Almanya’ da yaşa zaten.Madem apartman seviyorsun.Sen oradan eski bir kilisemi alırsın, kerpiç bir ev mi alırsın alırsın.Yeniden yaptır. Koy içine buzdolabını, televizyonunu koy ama aynı mimaride yaptır. Köy ve Köylülük kalmadı onun ardiyesi ve kötü bakiyesi kaldı. Artık ön yargı, kitap okumama yani kültürsüzlüğü muhafaza ediyor ama mimarisini muhafaza etmiyor. Muhafazakar milliyetçi muhafazakar türbesini muhafaza etmiyor, mimarisini muhafaza etmiyor, folklorunu muhafaza etmiyor, sazını, sözünü, bilmecesini, masalını muhafaza etmiyor, kavgasını, şiddetini muhafaza ediyor.E nasıl muhafazakarlık bu?
Filmin sonunda devamı ile ilgili bir monolog var.Bu sefer online pazarlara açılıp ürünlerini ihraç edebilir mi çiftçiler? Kadınlar el emeklerini değerlendirip online açık arttırma ile satabilirler mi? Devam filmi için ne düşünüyorsunuz?
Söylediklerinizi yazmıştım senaryonun devamında. Hem online satışa başlıyorlar hem de tezgahlar kuruyorlardı . Ama süreden dolayı kesmek zorunda kaldım senaryoyu. Seyirci yaparsa ikincisini çekeceğimizi filmin sonunda söylüyorum zaten.
Sizinde devam filminde bize paydaş olmanız güç ve mutluluk verir.Belki müşteri firmaları toplu bilet ya da DVD alarak köylüler ve tarımsal üretim yapan kesimlerin bu filmi izlemesini sağlayarak sosyal proje yapabiliriz.Mesela seyyar sinema, Yazlık sinema organizasyonları ile köylere sinema kültürü götürerek filmin mesajının yaygınlaşmasını sağlayabiliriz.Bu konuda önümüzdeki günlerde bir araya gelebiliriz.
Sevgiler ilginiz ve teveccühünüze sonsuz teşekkürler.
Röportaj: Tülin Akın-Tarımsal Pazarlama