Bir zamanlar Avrupa’nın en verimli tarım topraklarına sahip olan Ergene Havzası üzerinde neredeyse her gün yeni bir taşocağı, kömür ocağı, altın madeni projesi açıklanıyor.
Hayvancılık ve tarımı yok edecek hem İstanbul’un hem Trakya’nın su kaynaklarını kirletecek madencilik faaliyetlerine karşı köylüler ayağa kalkmış durumda.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı Ergene’yi kurtarma planına dikkat çeken çevreciler “Ergene’yi kurtarmak istiyorsanız önce kaynaklarını koruyun” diyorlar.
Kırklareli’nin merkezine ve ilçelerine bağlı köylerde Ergene Havzası’nı tamamen bitirecek yeni madencilik faaliyetleri hızla sürüyor.
Istrancalar’ın eteklerindeki köyler madencilik için delik deşik edilirken tarım toprakları, ormanlar, su kaynakları yok ediliyor.
2009 yılında Resmi Gazete’de yayımlanan “Ergene ve Meriç Havzaları Yeraltısuyu İşletme İlanı” ile her türlü yeraltı suyu tahsislerine kapatıldı.
Sondajların yasaklandığı Ergene’de şimdi tek tek maden ruhsatları dağıtılıyor.
Şeytandere mevkii 30 yıl önce Kakava Şenlikleri’nin yapıldığı sanatçıların sahneye çıktığı platformun bile hâlâ durduğu Şeytandere üzerinde yıllık 40 bin ton üretim yapılan kırma eleme ve beton santralı tesisi bulunuyor.
Ama artış miktarı tesisin kapasitesini 10 katına çıkaracak. Kapasite artarsa yıllık 40 bin tonluk kapasite 400 bin ton olacak.
Su kaynağına taş ocağı
Çukurpınar Köyü:Köyün içme suyu kaynağının yanında patlamalı taş ocağı kuruluyor.
Ocak için verilen “ÇED gerekli değildir” kararına köylüler pazartesi günü dava açtı. Köylülerin “Kayrak Çayı” dediği ada çayı benzeri bitki de bölgede endemik olarak taşlık alanlarda yani ocak açılan bölgede yetişiyor.
Taş ocağı kurulacak alandan geçen su kaynağının köye getirmek için ihale süreci yeni tamamlandı.
Ama şimdi o su kaynağının üzerine yıllık 390 bin ton kapasiteli taş ocağı, kırma-eleme entegre tesisi yapılması planlanıyor. Köyün muhtarı Yaşar Geri, ocağın yapılacağı alanda Cenevizler’den kalma kale kalıntısı bulunduğunu ve tescil aşamasında olduğunu söylüyor.
Geri “Burada çok eskiden mermer ocakları vardı köyü delik deşik edip gittiler. Bize madenden yarar yok. Taş ocağı ormanın içine yeni kurulan fidanlık alana yapılıyor. Önce Orman Müdürlüğü’nün karşı çıkması gerek” diyor.
Geri, taş ocağı alanının bir kaç yüz metre yakınında fasulye bahçeleri bulunduğunu anlatıyor.
Köy sakinlerinden 70 yaşındaki Reşat Süner ise taş ocağındaki patlatmalar nedeniyle yer altı su kaynakları damarlarının zarar göreceğini belirterek alanın hayvanların da geçiş noktası olduğunu söyleyip bir geçim kaynaklarını daha kaybedeceklerini düşünüyor.
Bölgede Trakya’nın koruma altındaki arıları da taş ocağı nedeniyle zarar görecek.
Armağan Köyü:Yeraltı suları açısından çok zengin olan köyde yapılan şikayetler üzerine jeomorfolojik inceleme başlatıldı.
İncelemeler sahaya girilmesini bir yıldır engelliyor.
Köyün çevreci muhtarı Recep Dal, ruhsat verilen alanın Kırklareli havzasını besleyen Dolapdere’nin yanı başında olduğuna dikkat çekiyor.
Kalker ocağının 900 dekarlık alanda yapılacağını anlatarak çevresel etki değerlendirmesi yapılacak sahanın da su kaynaklarına 80 metre mesafede bittiğini vurguluyor.
Dal, köye özgü osmanlı domatesinin ocağın açılması halinde tüm özelliğini yitireceğini ifade ediyor.
Geçitağzı Köyü: Koza Madencilik tarafından köyde altın madeni çıkarmak için ÇED süreci başlatıldı.
Bölgede aynı zamanda Çağlayık Barajı yapılması planlanıyor. Bir kaç gün önce askıya çıkan tanıtım dosyasından henüz köy halkının haberi yok.
2B yasası sonrasında tüm kazançları kaybettiği için yoksul düşen orman köyünün muhtarı Mehmet Umut “Taş ocakları bizim köyün sınırına dayandı.
Altın madeni açılınca hayvanlarımızı nasıl otlatacağız” diye soruyor.
Tabi altın madeninin tek etkisi hayvanlara olmayacak. 22 hektarlık proje alanınn tamamı orman arazisi içinde.
Ekonomik ömrü yaklaşık 2 yıl olan altın madeni için 240 bin ton kazı yapılması planlanıyor.
Kazıdan elde edilecek malzemenin yaklaşık 80 bin tonu cevher geriye kalan 160 bin tonluk kısmı da ekonomik olmayan kayaç. Bu kayaçlar da kullanılacak ve altın madeni aynı zamanda taş ocağı gibi de çalışacak.
Maden sahasının batısında Arifağa Deresi, doğusunda Faşalsalih Deresi bulunuyor.
Proje alanına 19 km güneydoğusunda Dupnisa Mağarası, 4,5 km kuzeyinde ise “gen koruma sahası” yer alıyor.
Sınırın öte yanı
Trakya bölgesi için yıllardır çevre mücadelesi veren DAYKO Kırklareli Temsilcisi Göksal Çidem, sınırı oldukları Bulgaristan’da doğanın nasıl korunduğunun yakın tanığı. Çidem aralarında metreler bulunan iki ülke arasındaki farkı şöyle anlatıyor:
“Defalarca Bulgaristan tarafına gittim. Istrancalar’ın üçte biri Bulgaristan’da, üçte ikisi Türkiye’de...
Aramızda 5 metrelik Rezve Deresi var.
Karşıda çiçek koparmak, ağaç kesmek, kelebek tutmak hatta çadır kurmak bile yasak.
Çünkü onların Istranca’sı ‘doğa parkı’ ve koruma alanı. Dağ aynı dağ, habitat aynı habitat. Hatta bizde fazlası var,dedi.