Tarım işçileri, gittikleri yerlerde, elektriksizlik, beslenme sorunu, temiz su sorunu, çocukların bakım sorunu ve sağlık hizmetine erişememe gibi pek çok sorunla mücadele ediyor. Mersin ile Adana arasındaki tarım alanlarına yakın ırmak kenarlarına çadır kuran mevsimlik tarım işçileri, zor koşullarda yaşam mücadelesi veriyor.
'Bu koşulların düzeltilmesini ve barış istiyoruz'
2011 yılında Adana'nın Yüreğir ilçesine bağlı Çotlu ve Denizsüren köylerine ait mera alanında Yüreğir Kaymakamlığı tarafından tarım işçilerinin koşullarının düzeltilmesi için tuvalet yaptı ve birkaç çadır kurdu. Ayrıca haftada bir gezici sağlık ekibi, çadırları gezerek sağlık taraması yaptı. Ancak bu yıl mera başkanı, alanın köylülere ve hayvanların otlatılmasına bırakılması için Yüreğir Kaymakamlığı'na başvurdu. Bunun üzerine kaymakamlık, merada bulunan 33 çadırın merayı işgal ettiği gerekçesi ile kaldırılmasını istedi. Yağan sağanak yağmur altında çadırı su içinde kalan tarım işçisi Emine Dörtel, "Şu an çadırın içindeyiz ve yağan yağmur çadırın içini doldurmuş. Bu şartlar altında yaşıyoruz. Altımıza ve çadırının üstüne naylon koymamıza rağmen yinede su alıyoruz. Bu koşullarımızın iyileştirilmesini istiyoruz" dedi.
'Hayvan kadar değerimiz yok'
10 yıldır tarım işçiliği yaptığını söyleyen 50 yaşındaki İbrahim Halil Kaykır, Adana bölgesinde soğan toplamak için Urfa'dan eşi ve çocuklarıyla geldiğini aktardı. Devletin ve köy sakinlerinin bulundukları mera alanından çıkmalarını istediğini belirten Kaykır, bu ülkenin yurttaşları olmalarına rağmen esir hayatı yaşadıklarına işaret etti. Suriye'den gelen mültecilere devlet tarafından yardım edildiğini söyleyen Kalkır, "Biz bu ülkenin vatandaşıyız. Babam 4 yıl bu ülkeye askerlik yaptı. Suriyelileri buraya getirip, buraya yerleştiriyorlar. Her şeyleri beleş. Biz de buraya geldik, esir gibi yaşıyoruz. Valinin müdürü gelmiş, bize bu çamurda çadırları kaldırmamızı istediler. Biz diyoruz ki, yer kurusun bize müsaade edin, ondan sonra geçelim diyoruz; ama kabul etmediler. Bizim ne suyumuz, ne elektriğimiz, ne de sağlık güvencemiz var. Biz bu ülkenin vatandaşıyız. Ben onlara bu mera devletin diyorum. Neden bu mera bize yasak diyorum. Onlar ise bana, 'Siz bu ota basıyorsunuz. Hayvan için zararlıdır' diyor. Bizim değerimiz hayvan kadar yok" dedi.
'Böyle barış olur mu?'
Çadırı su basan Salih Haklı, "Bak çektiğimiz çileye. Bu çamur ve yağmur altında çadırlar içinde yaşıyoruz. Asker geliyor, vali geliyor, muhtar geliyor, kaymakam geliyor bize çadırlarınızı oradan kaldırın diyor. Diyoruz ki yağmur var, her yer çamur. Yağmur dursun o zaman gidelim diyoruz. Onlara ise bize 'ya yağmur durmasa' diyorlar. Bu zihniyet. Barış diyorlar hani barış. Hani nerdedir, böyle barış olur mu?" diye sordu.
'Başınızın çaresine bakın'
7 yıldır eşiyle birlikte Türkiye'nin çeşitli kentlerinde çalıştığını söyleyen tarım işçisi Mehmet Sabah, 4 çocuğunu okutmak için Urfa'dan Adana'ya eşiyle birlikte geldiğini anlattı. 3 yıldır Çotlu Köyü civarında, günde en az 12 saat çalışarak hayatını idame ettiğini ifade eden Sabah, 7 çuval soğanı 12 saat bir kişinin doldurabildiğini ve bu şekilde 25 TL yevmiye aldığını belirtti. Urfa'da iş olmadığı için tarım işinde çalıştığını söyleyen Sabah, bulundukları alanın 2011 yılında Yüreğir Kaymakamlığı tarafından tarım işçilerinin çadır yeri olarak belirlendiğini hatırlattı. Sabah, konuyla ilgili birçok yetkiliyle görüştüğünü ancak sonuç alamadığını kaydetti.
Aniden bastıran sağanak yağış nedeniyle çadırların üstü ve kenarının su göletine dönüştüğünü belirten Sabah, "Devlet, Suriye'den gelen mültecilere en güzel yaşam koşulları hazırlarken, kendi içindeki halka niye el atmıyor? Bu barış sürecinde biz buraya gelmişiz, ancak düşman gelmiş gibi davranıyorlar. Bir de barıştan söz ediyorlar. Yani suçumuz Kürt olmak ise biz Kürt'üz" dedi.
Haber Fx