3.02.2014
653
Son günlerde sıkça duyar olduğumuz patates ve fasulyedeki fiyat dalgalanmalarına şimdi de sebze meyve ikilisi eklendi. Aslında bu durum hem üreticiyi hem de tüketiciyi zor durumda bırakıyor. Üretici perakende satış fiyatının yüksek olmasına rağmen kendisinin ucuza sattığını ve para kazanamadığını söylerken, tüketici de fiyatın yüksekliğinden ve satın alma gücünün zayıflığından bahsediyor. Peki fiyat artışından nasiplenen kimler ve bu artışın sebebi ne?
Yukarıdaki soruya cevap olabilecek birkaç ihtimal var. Akla gelen ilk seçenek tabi ki stokçular. İktisadi olarak basitçe düşündüğümüzde, arzın talepten fazla olması fiyat düşürür, talebin arzdan fazla olması fiyat yükseltir. Spekülatörler piyasadaki malı depolayıp arz açığı yaratarak fiyatları yükseltmeye iten güç olarak hâlâ varlıklarını sürdürmeye devam ediyorlar. Ancak iletişimin bu kadar güçlü olduğu bu çağda yakında bulamadığımız ürünü, internet sayesinde sınır tanımayarak farklı ülkelerden bile getirebiliyoruz. Yani aslında stokçular etkinliğini yitirmeye çoktan başlamış. Etkileri hiç yok denemez ama bu çapta büyük dalgalanmalar yaratmaları zor ve giderek daha da zorlaşıyor. Ayrıca tedarikçiler arasında iletişim arttıkça stokçu ve karaborsacı kavramının kendiliğinden yıkılacağına inanıyorum.
Gelelim ikinci ihtimale. Üretimdeki dalgalanmalar ve beklenmeyen dış talep. Bununla mücadele de bakanlık gibi büyük çaplı organizasyonların işi. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri tarımla uğraşan, 40 yıldır sebze meyve üreten bir aileden geliyorum ve son 17 yıldır bu ürünleri ben pazarlıyorum. Semt pazarları, yol kenarları ve sergi gibi birçok mecrada perakende olarak bu işle uğraştım. Yıllardır gözlemlediğim en büyük sorun satamamak yada satacak mal bulamamak. Bir yıl karpuz az üretilir ve çiftçi tabiriyle ‘’para eder’’ diğer yıl kavun yada domates. Fazla üretilenler ise para etmez ve gideceği yer ’’dereler’’ olur. Üretimdeki bu dalgalanmanın çeşitli çözümleri var elbette. Mesela Gıda ve Tarım Bakanlığı adına yakışır bir faaliyete girip ülkemizde üretilen gıda ürünleri için bir tüketim tahmini yaparak buna göre bir üretim skalası geliştirse fena mı olur? Üretici, aracı ve tedarikçiler arasında bir veri ağı oluşturarak planlı bir üretim yaptırılabilir. Yada İspanyolların zeytinde uyguladığı ‘’uydu destekli coğrafi bilgi sistemi’’ gibi sistemlerle üretim alanları gözlenebilir ve planlı bir üretim yaptırılabilir. Benim çözümüm ise biraz daha basit ve kalıcı ‘’Ürün Gruplarına Yönelik Ajanslar’’. Tarım Bakanlığı’nın Türkiye’de üretilen tüm ürün grupları için kuracağı birbirinden bağımsız ajanslar gerek üretim planlama, gerekse ar-ge faaliyetleri açısından Türk Çiftçisine rehberlik edebilir. Teknolojik takip sistemleri ile üreticiyi kontrol etmek ve doğruya yönlendirmek kârlılık için gerekli. Sebze, meyve ve bakliyat ajansları ürün takipleriyle stokçularla mücadelede ve üretim dalgalanmasını önlemede çok faydalı olabilir. Bakanlık gereken yapılacak dese de bu yönde planlı bir çalışma maalesef yok.
Sonuç olarak fiyatlardaki bu dalgalanmalar üretim kaynaklı yada stokçuların sebep olduğu dalgalanmalar olabilir. Yaşanan bu gıda ve fiyat krizleri bizi, gelecekte küresel değişimlerin sebep olacağı ‘’kıtlık’’ kavramına- adeta bir prova gibi- giderek alıştırıyor. BM, FAO ve OECD gibi uluslararası kuruluşların hazırladığı raporlar acı gerçeğin yaklaştığını gösteriyor. Fırsatımız varken önlem almak bizim elimizde. Çocuk sahibi olmadığım için gelecekleri tehlikede diyemiyorum ancak görünen o ki benim kuşağımın bile geleceği zor olacak gibi…
Saygılar…. Gökhan BAŞAR