11.5.1.1 BAKTERİYEL SOLGUNLUK (psedomonas solanacearum)
Bakteriyel solgunluk veya kahverengi çürüklük hastalığı, dünyada ılıman bölgelerin en ciddi patates hastalığıdır. Üretimi sık sık sınırlamaktadır.
Belirtileri:
Tarla belirtileri solgunluk, gelişme geriliği ve yaprakların sararması şeklindedir. Patates bitkisinin gelişme döneminin herhangi bir devresinde bu belirtiler görülebilir. Yapraklardaki solgunluk ve gövdelerin çökmesi bitkilerin genç döneminde daha şiddetlidir. Başlangıçta yalnızca bitkinin tepesindeki bir kısım sürgün, dal - solgunluk gösterebilir. Eğer hastalığın gelişimi şiddetli ise bitkilerin üst kısımlarındaki yaprakların tümü herhangi bir renk değişikliği olmadan çok çabuk bir şekilde solabilirler. Solan yapraklar açık yeşil renge dönüşebilirler ve sonuçta yaprak kenarlarında herhangi bir renk alarak kururlar.
Hastalıklar bulaşık bitkilerden elde edilen yumrular hastalık simptomunu gösterebilirler veya göstermeyebilirler. Hastalıklı yumrularda, yumruların ksilem dokusundan kartekse veya öze doğru grimsi kahverengi vasiküler bir renk açılmasının yayıldığı gözlenir. Yumrular ortadan ikiye kesildiklerinde ve hafif bir basınç (sıkma) uygulandığında, vasiküler kahverengi halkalardan (iletim demeti halkalarından) grimsi beyaz damlacıklar halinde bakteriyel sulu akıntının sızdığı görülür.
Enfekteli tohumlar serin bölgelerde yetiştirildiklerinde latent (gizli) yumru enfeksiyonu görülür veya yumrular yetişme sezonunun geç dönemlerinde enfeksiyona maruz kalırlar. Patates yumrusunun üzerindeki sürgün gözleri grimsi kahverengi renk alır. Bu gözlerde veya stolon bağlantısında yapışkan bir eksudent (akıntı) meydana gelir. Bu bakteriyel akıntı toprak ile karışır. Toprak partikülleri akıntının yumru yüzeyine yapışmasına neden olurlar.
Epidemiyolojisi:
Tropikal ve yarı tropikal bölgelerde patojen yumrular ile taşınabilir. Böyle yerlerde patates tohumluğunun ithaline karşı karantina tedbirleri geçerlidir. Peru gibi tropikal ülkelerde hastalığın yayılmasında ve şiddetin artışında enfekteli (bulaşık) tohumluk patatesler önemli bir faktördür.
Sıcaklık patojenin coğrafik yayılışında önemli bir rol oynar. Toprak sıcaklığının 15°C' nin altında olduğu yerlerde hastalığa nadir olarak rastlanır. Yüksek sıcaklık, patojenin invitro’da (laboratuarda özel kültür ortamında gelişmesi) ve tarla şartlarında hastalığın gelişiminde önemli bir faktördür.
Hastalık kumlu topraklardan-ağır killi toprak tipleri arasında değişim gösteren topraklarda görülür. Farklı PH' lardaki topraklarda da patojen gelişebilir. Zayıf drenajlı topraklarda hastalığın gelişmesini teşvik eder.
Mücadelesi:
1-Hastalıktan arı (temiz) yumru kullanmak' ve yumru kullanılan bıçaklar dezenfekte edilmeli.
2-Solanacea familyası dışında konukçusu olmayan bitkiler ile münavebe yapılmalı. Bu münavebe uygulaması, patateste bakteriyel solgunluk hastalığı enfeksiyonunu teşvik eden kök-ur nematodları populasyonunda indirekt bir şekilde azalmasına da etki eder.
3-Kükürt gibi kimyasallar ile toprakların muamele edilmesi, etki düzeyinin düşük olmasından dolayı yaygın bir şekilde kabul edilen bir yöntem değildir.
4-Sanitasyon işlemleri tam olarak yerine getirilmeli (hastalıklı bitki ve yumrular derhal imha edilmeli, kesinlikle tarlada bırakılmamalıdır)
1.5.1.2 KARABACAK VE BAKTERİYEL YUMUŞAK ÇÜRÜKLÜK (Erwinia spp)
Patates bitkisindeki karabacak ve yumrudaki yumuşak çürüklük hastalığı dünyada geniş bir alana yayılmış olan hastalıktır. Özellikle rutubetli bölgelerde daha zararlıdır. Bu bakteri türünün iki tane patojenik varyetesi vardır. Bunlardan Erwinia caratovara pv atroseptica karabacak hastalığına neden olmakla birlikte bazen diğer patojenik varyele olan E. Caratovara pv caratova' da karabacak hastalığına sebep olur. Yumruda yumuşak çürüklüğe her iki patojenik varyetede sebep olmaktadır.
Erwinia caratovara pv caratovara genellikle ılıman iklim bölgelerinde, E.C. pv e serin iklim bölgelerinde görülürler.
Belirtileri:
Karabacak belirtileri bitkilerin herhangi bir gelişme döneminde görülür. Enfeksiyona maruz kalan bitkilerin gövdeleri tipik olarak mürekkep siyahı bir çürüklük sergilerler. Bu çürüme bitkinin tutunduğu bölgeden başlar ve sapa doğru birkaç milimetre veya sap boyunca uzanan uzunlukta gelişir. Siyah renk değişikliğinin üzerindeki sap kısmında sapın özü çürür ve saptaki iletim dokularında sık sık renk değişikliği görülür. Enfeksiyona uğrayan bitkilerde genellikle bodurluk görülür. Yapraklar sararır ve yaprakçıklar kenarlarında yukarı doğru kıvrılmaya meyil ederler. Yaprakçıklar ve daha sonra tüm bitkide solgunluk başlar ve yavaş bir şekilde çökme ile birlikte sonuçta bitki tamamen ölür. Yağışlı havalarda çürüklük yumuşak ve sümüklü bir hal alır ve bitkilerin tümüne yayılabilir. Kurak şartlar altında enfekte edilen dokular kuru ve pörsümüş bir hal alırlar.
Hastalığa yakalanan bitkilerden üretilen yumrular stolonun dip kısmında vasiküler renk değişikliğinden tüm yumruda yumuşak çürüklük belirtileri gibi değişik belirtiler gösterebilirler. Tipik olarak hastalıklı yumruların yalnızca medullary bölgesinde ve özünde yumuşak çürüklük görülür bu çürüklükler stolon dip kısmından yumru içine doğru yayılan bir çürüklüklerdir. Yumrular hasattan önce toprakta veya depoda iken yumuşak çürüklüğe maruz kalabilirler. Bu şekildeki tohumluk yumrular dikimden sonra çürürler. Enfeksiyon lentisellerden ve yaralardan veya enfekteli ana bitki kanalı ile yumrunun stolon dibinden olur. Lentiseller ile ilgili lekeler hafif bir şekilde çökük, kahverengi, dairesel suda ıslanmış gibi olanlar, yaklaşık olarak 0.3-0.6 cm çapında lekelerdir. Çürüyen dokular genellikle çürümenin başlangıç dönemlerinde kokusuzdurlar. Fakat daha sonra çürümenin ilerlemesi ile birlikte pis koku ve sümüksü bir durum ortaya çıkar.
Epidemiyoloji
Yumruların Erwinia spp. ile bulaşmasından nemli toprak ve nisbi olarak orta derecedeki (serin) sıcaklıklar (genellikle 18-19°C’ den düşük sıcaklık) uygundur. Bundan dolayı hastalık genellikle daha sık kuzey üretim sahalarında görülür. Çürüyen tohum parçalarından toprağa geçen Erwinia hücreleri toprak sıcaklığına ve nemine bağlı olarak değişik zaman periyotları süresince -canlılıklarını sürdürebilirler. Bu hücreler 2°C’ de 80-110 gün yaşayabilirler. Fakat daha yüksek arda daha az bir süre canlılıklarını sürdürebilirler. Yapılan bazı çalışmalar göstermektedir ki Erwinia hücrelerinin toprakta yarılanma ömrü yaklaşık olarak -29°C’ de 0.8 gün, O°C ’ de 7.8 gün,7 °Cde 5.6 gün, 13°C’ de 4.1 gün, 18°C’ de 0.8 gün, 24°C’ de 0.6 gündür.
Sıcak (23-25°C veya daha yüksek), kuru şartlar altında üretilen yumrular muhtemelen daha az kontemine olmaktadır. Çünkü patojenin bu şartlar altında yaşama şansı zayıftır. Kuru toprak şartlarında ve yüksek toprak sıcaklığında yetiştirilen bitkilerden hasat edilen yumrular esas olarak (veya tamamıyla) Erwinia konteminasyonundan arıdırlar(temizdirler).
Yumrulardaki yumuşak çürüklük yaralanma, güneş radyasyonu, diğer patojenlerin istilası, sıcaklıklarda, yüksek nem ve oksijen eksikliğinde daha popüler duruma geçer. 20-25°C’ nin üzerindeki sıcaklıklarda hasat edilen yumrular daha yüksek derecede hassastırlar. 10°C’ nin üzerindeki sıcaklıklar çürüme için uygundur bunun altındaki sıcaklıklar çürümeyi geciktirir. Erwinia tarafından meydana getirilen çürüklük için optimum sıcaklık 20-25°C dir.
Mücadelesi:
1-iyi drene edilmiş topraklarda tohumluk patates yetiştiriciliği yapılmalı.
2-aşırı sulamadan kaçınmak.
3-yumruları bakteriyel istilaya uygun hale getirmede bir faktör olan Fusariun spp. Ve diğer patojenlerin enfeksiyonunu azaltmak için yumrular uygun bir fungisitle ilaçlanmalıdır.
4-hastalıklı bitkileri ve yumruları tarladan uzaklaştırıp imha etmeli. Erwinia spp. Lerin taşınmasına yardımcı olan böceklerin konukçusu olan y-otları imha etmeli.
5-uygun şekilde azotlu gübre ile bitkiler gübrelenmelidir.
6-bakterinin sağlıklı bitkilere yayılmasını azaltmak için enfekteli bitkiler görülür görülmez tarladan uzaklaştırılıp imha edilmelidir.
7- Lentisel enfeksiyonunu azaltmak için hasattan önce aşırı toprak neminden kaçınmak gerekir.
8- Hasat edilecek duruma gelen yumrular toprak sıcaklığı 20°C' nin altına düştüğünde hasat edilmelidir. Hasat sırasında mekanik yaralanmaları en asgari düzeye indirmek gerekir.
9- Hasat edilen yumruları güneş ışığından muhafaza etmeli.
10- Hasattan sonra yumrular mümkün olduğu kadar serin yerde tutulmalı. Depo sıcaklığı mümkün olduğu kadar düşük oImalı.(1.6-4.5°C) Serin yerde muhafaza edilen yumrularda iyi bir havalandırma yapılmalı ve CO2 akümülasyonu önemlidir.
11- Yumrular yüzeyinde su film tabakasının oluşumuna imkân vermemeli.
12- Depolanmadan önce yumrular yıkanmamalıdır. Pazar- marketlerde satış için hazırlanan yumruların yıkanması gerekirse, yumrular yıkandıktan sonra mümkün olan en kısa zamanda kurutulmalıdır.
13- Patatesleri yıkamak için yalnızca temiz su kullanılmalı. Patatesleri yıkamak kullanılan buIaşık su tanklarının yumuşak çürüklük enfeksiyonundan temiz olduğunu temin etmeli. Muamelede kullanılan taze su, yumuşak çürüklük enfeksiyonunu azaltmak için klorin ile muamele edilmelidir.
3-HALKALI ÇÜRÜKLÜK (Corynebacterium sepedonicum)
Bakteriyel halka çürüklüğü dünyanın ılıman bölgelerinde sık sık görülen bir hastalıktır. Ilıman bölgelerde yetiştirilen tohumlar tropikal bölgelerde kullanıldığında hastalık nadiren bu bölgelerde de görünür. Hastalık kahverengi çürüklük hastalığı ile karıştırılabilir.
Belirtileri:
Bitkideki belirtiler yetiştirme sezonunun ortasından sonra saplar ve yapraklarda solgunluk ile başlar. Hafif bir şekilde kıvrılan ve açık yeşil bir renk alan alt yapraklar genellikle ilk solgunluğun başladığı yapraklardır. Solgunluk ilerlerken, yaprak damarları arasında açık sarımsı alanlar gelişir. Hastalığın ayırt edilmesinde iki önemli ayırıcı özellik vardır:
1- Yaprak ve sapların solması
2- Yumruların iletim halkalarından sütümsü beyaz bir akıntının sızması.
Böyle yumruların iletim demeti çürüğümsü bir hal alır ve bu alanlar gri sarımsı veya kırmızımsı kahverengi bir renk değişikliği gösterir. Bununla beraber sekonder organizmalar yumuşak çürüklüğe sebep olabilirler ve yumru enfeksiyonu kahverengi çürüklük veya yumuşak çürüklük ile karıştırılabilir. Yumrunun gözleri etrafında sızıntı (akıntı) görülmez.
Epidemiyolojisi:
Dikimden önce enfekteli tohumluk yumrular sıcaklaşmaya bırakıldığında (sıcak ortamda bulunduklarında) patojenin yayılması için gerekli şartlar ilkbaharda en uygun durumdadır. Böylece bakteriyel aktivite artar. Taze olarak kesilen tohumların yüzeyleri ideal enfeksiyon yaralarını oluştururlar. Hastalık en hızlı bir şekilde 18-22°C toprak sıcaklığında gelişir. Fakat daha yüksek sıcaklıklar tohum bulaşıklığından enfeksiyonu azaltır. Genel olarak sıcak, kuru hava simptom (belirti) gelişimini hızlandırır. Fakat optimumun üzerindeki sıcaklıklar belirti çıkışını geciktirir.
Mücadelesi:
Hastalıkla mücadele yalnızca, hastalıksız tohumluk kullanmakla beraber çok iyi bir şekilde sanitasyon işlemlerini uygulamak gerekir.
1- Hastalık görüldüğünde tarladaki tüm patatesleri elden çıkarmak.
2- Patatesin dikiminden, hasadından ve depolanmasından pazarlamasına kadar olan periyotta dezenfeksiyon işlemleri tamamıyla yerine getirilmeli.
3- Bulaşık olmayan tohumlar için yeni ambalajlar (çuval, poşet v.s.) kullanılmalı. Çünkü ambalaj materyallerinin dezenfeksiyonu etkili bir şekilde yapılamamaktadır
4- Halka çürüklüğünden arı (temiz) bitki yetiştirilmeli. Eğer depolarda veya stoklama yerlerinde herhangi bir şekilde halka çürüklüğü bulunduğunda tohum sertifikasyon programları muntazaman iptal edilmelidir.
5- Bir yıl önce enfekteli yumrulardan ve kendi gelen bitkilerden tohumluk patates yetiştirilmemelidir.
4.ADİ UYUZ HASTALIĞI(streptomyces scabies)
Adi uyuz hastalığı çok asitli topraklar hariç dünyada patates yetiştirilen tüm alanlarda bir şekilde görülen yumru hastalığıdır.
Belirtileri:
Yumru lezyonları genellikle dairesel 5-8mm (nadiren 10mm) çapındadır. Lezyonlar düzensiz şekilde birbirleri ile birleşerek daha büyük lezyonları oluştururlar. enfeksiyona uğrayan dokular esmer renginden kahverengine kadar değişir. Enfekteli dokular yüzeysel mantarımsı bir tabakadan(russetcscab) kabarık veya yastığımsı uyuzdan (Pittedscab) ibaret olabilir.
Çukurlaşan lekeler siyah kahverengi veya tamamen siyahtır. Lezyon altındaki doku saman rengi ve bir dereceye kadar açık şeffaf renktedir.
Epidemiyolojisi:
S. scablesin patates yetiştirilen tüm alanlara enfekteli (bulaşık) tohumluk patateslerle Yayıldığı bildirilmektedir. Devamlı olarak patates yetiştirilen tarlalarda hastalığın şiddeti genellikle artmaktadır. Bunun tersinde ise. Uygun bir bitki ile münavebe hastalığın şiddetini azaltırken türünün kalitesini arttırmaktadır. Yumru oluşumu ve gelişimi (büyümesi) sürecinde uygun bir toprak neminin saptanması hastalığın yayılmasını kontrol etme bakımından önemlidir. Yumru oluşumundan sonra ve yumrunun büyümesi esnasında yapılan sulama bariz bir şekilde hastalığı azaltır.
Hastalıkla bulaşık kuru topraklarda gelişen (büyüyen) hassas genotiplere sahip patates yumrularında hastalığın görünümünde artış olur. Hastalığın gelişiminde toprak PH ' i da önemli bir rol oynar. Hastalık fazla alkali topraklarda daha yaygın görülür. Manganez uygulamaları uyuz hastalığını azaltmıştır. Topraktaki Ca - P (kalsiyum - fosfor) oranında azalması hastalığın şiddetini azaltmıştır.
Mücadelesi:
1.Uyuz hastalığı ile yumruların ekilmesinden sakınılmalıdır.
2.Münavebe aralığını arttırmalı.
3.Hastalığa mukavim uygun çeşitlerin yetiştirilmesine yer verilmeli.
4.Yumruların oluşumu sırasında ve oluştuktan sonra 4-9 hafta gibi bir sürede toprağın nemi yüksek düzeylerde tutulmalıdır.
5.Toprağın aşırı kireçlenmesinden sakınmalı, bu durum toprak PH' ını arttırırken, toprakta Ca-P oranının aşırı düşmesine neden olacaktır.
6.Toprak ilaçlamalarında asitliği arttıran kükürt ve asit formundaki gübreler ile pentekloronıtrobenzen, üre, formaldehit ve diğer toprak fumigantları kullanabilir.
7.Tohumluk yumruların %8' lik mancazeb' li toz ilaçlarla ilaçlanması hastalığı etkili bir şekilde kontrol eder.
1.5.2 FUNGAL HASTALIKLAR
1.5.2.1 TOZLU UYUZ HASTALIĞI (Spongospora subterranea)
Tozlu hastalığı en iyi ılıman, nemli şartlar altında gelişmesine rağmen, dünyada patates yetiştirilen tüm alanlarda görülmektedir. Hastalığa sık sık siyah ur hastalığı ile birlikte rastlanır.
Belirtileri:
Genellikle hastalığın belirtilerine bitkinin toprak üstü aksamında rastlanılamaz. Etmenin gözlerden ve lentisellerden yumru enfeksiyon 0.5-2 mm çapında eflatunumsu-kahverengi püstüller(yakacıklar) şeklinde belirgindir. Periderm dokusu altında gelişmesi ile lekeler kabarık veya sivilceye benzer bir hal alır. Konukçu hücrelerin bölünmesi ve gelişmesi peridermde şişkinlik yapmaya zorlar, sonuçta yumru yüzeyinde beyaz siğile benzer lekeler(lezyonlar) oluşur. Hastalığın ileri ki dönemlerinde bu lekeler 2-10 mm çapında siyah açık püstül halini alırlar. Bu püstüllerin içerisi tozumsu(pudramsı) spor yığını ile doludur. Lezyonlar genellikle peridermin patlamış yırtık, bombeli kenarları tarafından kuşatılmaktadır. Çok ıslak topraklarda eğer yara peridermi gelişmez ise, leke derinliğine ve genişliğine büyür ve gelişir. Yumru yüzeyinde çukurlaşmış alanlar veya çok büyük siğiller(urlar) oluşur. Bu ise hastalığın kanser formudur.
Depoda tozlu uyuz hastalığı kuru çürüklüğe neden olur. Siğillerin veya kanserlerin daha da fazlalaşmasına neden olur. Eğer enfekteli doku peridermden patlamış ise, enfeksiyon ve nekrosis lateral olarak yayılabilir. Ve orijinal enfeksiyon merkezini bir veya iki nekrotik halka kuşatır. Nem şartları altında, periderm parçalanır, siğiller oluşur. Bazı durumlarda daha büyük ve sekonder(ikincil) siğiller primer (birincil) siğillerin yanında gelişebilir.
Tozlu uyuz lekeleri geç yanıklık(phytophthora infestans) ve bir kısım yara patojenleri için enfeksiyon davetiyeleri olarak hizmet edebilirler.
Köklerdeki ve stolonlardaki enfeksiyonlar yumrulardakine paraleldir. Sütlü beyaz gallerde gelişen küçük nekrotik lekelerin çapl1-10mm arasında değişir. Köklerdeki galler daha şiddetli bir hal aldığında genç bitkilerde solgunluk gözlenir ve sonuçta bitkiler ölür. Galler olgunlaşırken renkleri de siyah kahverengiye döner. Daha sonra bu galler yavaş yavaş parçalanarak sporlar toprağa karışır. Galler yüzeysel olarak S. Endobioticumun siğillerine benzer, yalnız S. Endobioticum köklerde hastalık oluşturmaz.
Epidemiyolojisi:
Etmen toprakla ve yumruda taşınan dinlenik(istirahat) halindeki sporlarla yayılır. Yumru ve kök enfeksiyonun erken dönemlerinde nemli toprak şartlarında daha kolay olur. Kistler toprakta altı yıldan fazla canlılıklarını sürdürürler.
Yumru ve kök enfeksiyonadan gall teşekkül edene kadar geçen zaman 16-20°C' de üç haftadan daha azdır. Tozlu uyuz hastalığı PH' 14.7-7.6 arasında değişen topraklarda görülür.
Toprağın ihtiyacı olan mikro elementlerle ve NPK ile yapılan gübrelemelerin hastalığın çıkışında az etkili veya hiçbir etkileri görülmemiştir. Bununla beraber, toprağa sülfür(kükürt) uygulaması uyuz hastalığının yoğunluğunu azaltabilir. Son çalışmalar göstermiştir ki çinko oksitli topraklarda uyuz hastalığının azaldığı bildirilmiştir.
Kireçlemenin etkisi tam belli değildir. Bazı sahalarda kireçlemenin hastalığı arttırdığı bazı sahalarda azalttığı veya hastalığın çıkışına hiçbir etkisinin olmadığı yönündedir.
Sporlar hayvanların bazısı yollarından geçerek canlılıklarını sürdürürler. S.Subterranea patates mop-top virüsünün vektörüdür(taşıyıcısıdır).
Mücadelesi:
1- Dayanıklı çeşitler tavsiye edilmelidir. Fakat hastalığa bağışıklı çeşit bilinmemektedir.
2- Toprak ve iklim şartlarına bağlı olarak 10 yıllık münavebe tavsiye edilmelidir.
3- Temiz tohum kullanılmalı.
4- Geçirgen ve iyi drene olan topraklarda patates yetiştirilmeli ve hastalıklı bulaşık olduğu bilinen sahalarda sakınılmalıdır.
5- Enfekteli yumruları yiyen hayvanların dışkılarını(gübrelerini) kullanılmaktan sakınılmalıdır.
6- Gübreler ve diğer kimyasallarla toprak uygulamaları genellikle etkisizdir. Sülfür(kükürt) iyi sonuçlar vermiştir. Fakat kullanımı sınırlandırılmalıdır. Çünkü fazla kükürt uygulaması patates bitkisinin gelişimi için uygun olan toprak reaksiyonunu ters yönde çevirerek bitkisinin gelişimini olumsuz etkiler.
7- Enfekteli yumruların formaldehit ve civa klorid solusyonlarına daldırılması tohum inokulumunu azaltır.
1.5.2.2 PATATES SİĞİL HASTALIĞI (synchytrium endobioticum)
Siğil veya siyah siğil hastalığı yapışlı ve soğuk iklimler ile beraber tropikal ve sıcak bölgelerde yaygın bir şekilde görülmektedir. Fingusun ırklarına karşı dayanıklı olmayan patates çeşitlerinde oldukça fazla ürün kaybına sebep olmaktadır. Bu hastalık sıklıkla tozlu uyuz hastalığı ile birlikte görülmektedir ve sıcak veya kuru topraklarda gelişememektedir.
Belirtileri:
Değişik çaplarda büyüklüğe sahip tümörler saplarda, stolonlarda ve yumrularda gelişebilir.
Belirtiler genellikle toprak altındaki kısımlarda gelişir. Fakat nemli(ıslak) şartlar altında saplarda (gövdelerde) ve yapraklarda görülebilir. Başlangıçta tümörler beyaz-kahverengimsi veya normal dokuların renklerindedir. Tümörler yaşa bağlı olarak siyah bir hal alır ve sekonder organizmalar nedeni ile çürüme olur. Toprak üzerindeki siğiller çeşit farklılığın bağlı olarak yeşil, kırmızımsı veya mor renkte olurlar.
Mücadelesi:
1-Karantina tedbirleri özenle yerine getirilmelidir.
2-dayanıklı çeşitler mevcuttur, bu çeşitlerin kullanımına yer verilmelidir.
3-dayanıklı çeşitler ile birlikte uzun süreli(5 yıl '1eya daha fazla) münavebe hastalığın oranını azaltır.
1.5.2.3 PATATES MİLDİYÖSÜ (phytophthora infestans)
Hastalığın mücadelesi için etkili tedbirler mevcut olmasına rağmen, bu hastalık patates üretimi yapılan pek çok yerde çok ciddi fungal bir hastalık olarak ortaya çıkmaktadır.
Belirtileri:
Yaprak lekeleri sıcaklığa, neme, ışık yoğunluğuna ve konukçu farklılığına bağlı olarak oldukça fazla değişiklik göstermektedir. Başlangıçtaki belirtiler tipik olarak küçük, açık yeşil renk, düzensiz olarak şekillenen lekeler kahverengi-eflatunumsu siyah bir renk alırlar. Bu şekildeki nekrotik lekeler tüm yaprağı kuşatarak yaprakçıkları öldürebilirler. Petioller vasıtasıyla gövdeye hastalık yayılır ve sonuçta tüm bitkiyi öldürür. Çoğu zaman nekrotik lekelerin etrafında açık yeşil sarı bir hale gözlenir. Nemli şartlar altında çoğunlukla yaprakların alt kısımlarında ve lekelerin kenarlarında beyaz bir örtü halinde fingusun sporangium ve sporangioforları görünür.
Bitkiler şiddetli bir şekilde hastalığa yakalandıklarında tarlaya koku yayarlar. Bu koku yaprak dokularının hızlı bir şekilde tahrip olmasından dolayı ve aynı zamanda bitki bünyesindeki kimyevi bozulmasının devam etmesindedir.
Hassas çeşitlerde enfeksiyona yakalanan yumruların dış yüzeylerinde düzensiz, küçük büyük hafif çökük, kahverengi, eflatunumsu olanlar görülür. Açık(ten rengi) kahverengi, kuru karakteristik olarak yumrunun yaklaşık olarak1.5 cm derinliğince ilerler. Bu derinlik(yani yumru içine doğru hastalığın gelişmesi ve belirtisinin gözlenmesi) enfeksiyondan sonra geçen süreye çeşide ve sıcaklığa bağlı olarak değişiklik gösterir. Serin, kuru depo şartlarında yumru 1(lekeleri) yavaş bir şekilde gelişir ve birkaç ay sonra hafif bir çöküklük oluşabilir. Yumru ikiye kesildiğinde sağlıklı dokudan belirgin bir şekilde ayırt edilemeyecek şekilde kahverengi, nekrotik doku göze çarpar.
Mücadelesi:
1- Sağlıklı yumru (tohum) kullanılarak erken bulaşmalardan sakınılmalı ve potansiyel inokulun kaynakları( kendi gelen bitkiler, bitki artıkları) imha edilmelidir.
2- Erken uyarı sistemlerinin mevcut olduğu bölgelerde erken uyarı servislerinin uyarılarını dikkate alarak koruyucu ilaçlamalar yapılmalıdır. Bu sistemlerin bulunmadığı yerlerde belirtiler gözlenir gözlenmez etkili fungisitler ile koruyucu ilaçlamalara yer verilmelidir. Bu ilaçlamalara 7-10 gün ara ile periyodik olarak devam etmelidir.
3- iyi bir kök boğazı doldurması yaparak, hastalığın yumruya bulaşması engellenmelidir.
Yüzey ilaçlamalarında düzeyli bir şekilde yaparak yumru enfeksiyonuna inokulum kaynağı teşkil eden kaynakların ortadan kaldırılması gereklidir.
4- Depolamadan önce hastalıklı yumruların ayıklanarak, depoda yumru çürüklüğü önlenmelidir. Depo şartlarının uygun olmasına dikkat edilmelidir.
5- Eğer varsa dayanıklı çeşitler kullanılmalı.
1.5.2.4 PEMBE ÇÜRÜKLÜK (Phytophthora erythroseptica)
Pembe çürüklük 20°C' nin üzerinde toprak sıcaklığına sahip topraklarda daha şiddetli görülür. Fakat genellikle büyük bir problem oluşturmaz.
Belirtileri: Hastalık saplardaki çürüklük ve yapraklardaki solgunlukla beraber bitkilerde solgunluğa neden olmasına rağmen, genellikle sadece yumrularda siyah kahverengi, suya sokulmuş renk açılması ve bazı zamanda silgimsi yumuşak şeklinde belirtiler oluşur.
Kesik yumru yüzeyindeki renk değişimi karakteristiktir. Kesildikten sonra 5-20 dakika içinde yumrunun etki kısmının normal rengi pembeye döner ve daha sonra siyahımsı bir renk alır. Hafif sirkemsi kokuya benzer bir kokuyla birlikte yumruda çürüme görülür. Hasat sırasında üzerinde küçük lezyonlar olan yumrular ayırt edilmeyip de depoya konulduklarında, bu Yumrulardaki küçük lezyonlar depolama esnasında büyüyüp gelişirler. Bununla beraber hastalık depoda yayılmaz.
Mücadelesi:
Toprak ve tohum kökenli olan bu hastalık aşırı şekilde ıslak toprak koşulları artırır.
Hastalığın kontrolü için bu şekildeki topraklarda drenajın çok iyi olması gerekir. Bunun yanında hastalıksız yumru kullanımına dikkat edilmelidir.
1.5.2.5 KÜLLEME HASTALIĞI Erysiphe cichoracearum)
Külleme hastalığı pek çok konukçu bitkide geniş bir alana yayılmıştır. Yüksek nemle birlikte kurak koşullar altında patates de şiddetli şekilde hastalığa neden olur.
Belirtileri:
İlerlemiş enfeksiyonlar yaprakların siyaha dönüşümü, ölümü ve bitkilerden dökülmeleri bakımından yüzeysel olarak geç yanıklık (mildlyo hastalığına) belirtilerine benzerler. Saplar aynı zamanda hastalığa yakalanabilirler. Başlangıçta, enfekteli yapraklar yüzeysel olarak toprak artıklarına toza benzeyen beyazımsı spor kümeleri ile kaplanırlar.
Hastalık yüksek nem ister, fakat nadiren suyun yağmur veya yağmurlama sulama şekliyle bitkilere ulaşmasıyla da hastalık gelişebilir.
Mücadelesi:
Hastalığın kimyasal mücadelesin de elementsel doz kükürt veya bu hastalığa etkili değişik maddeler içeren fungisitler kullanılır.
1.5.2.6 ERKEN YANIKLIK HASTALIĞI Alternaria solani)
Erken yanıklık veya alternaria yanıklık hastalığı dünyanın har tarafına yayılmıştır. Fakat bazı patates yetiştirilen alanlarda patatesin en önemli yaprak hastalığıdır.
Belirtileri:
Kahverengi, köşeli, nekrotik lekeler yapraklarda konsantirik halkalar şeklinde iç içe geçmiş biçimde görülürler. Lekelerin saplarda gelişmesi daha nadirdir. Büyük yaprak damarları tarafından lekelerin gelişimi sınırlandırıldığı için yaprak lekeleri bazen dairesel olarak gelişir. Bu lekeler genellikle çiçeklenme zamanına yakın bir zamanda ortaya çıkarlar ve bitkiler olgunlaşırken lekeler artarak sayısız şekilde çoğalıp, büyürler. İlk lekeler en alt yapraklarda oluşur. Bu lekeler birbirlerine karışarak daha büyük lekeleri oluştururlar ve genellikle bitkilerde sararma, yapraklarda dökülme veya erkenden ölümler şeklinde simptomlarda sıkça gözlenir. Yumru çürüklüğü siyah renkli, kuru ve meşinimsi bir şekilde seyreder.
Hassas çeşitler, özellikle erken olgunlaşanlar şiddetli bir şekilde bozulma gösterirler. Geç olgunlaşan çeşitler dayanıklı görülebilirler, olgunlaşmayı hızlandıran stres koşulları(olumsuz çevre şartları, ılık, nemli hava, diğer hastalıklar veya beslenme yetersizliği gibi) altındaki bitkiler normallerinden daha hassas olurlar ve daha erken ölürler.
Mücadelesi:
Tüm yetişme sezonu boyunca bitkilerin sağlıklı, kuvvetli gelişimini sağlayacak işlemlerin yerli yerince getirilmesi sağlanmalı. Özellikle sulama ve gübreleme bilinçli bir şekilde yapılmalıdır. Hastalığı teşvik eden aşırı azotlu gübreleme ve yağmurlama sulamadan mümkün olduğunca kaçınmak gerekir. Yapraklarda ilk lekeler görülmeye başlandığında hastalığa etkili fungisitlerle 3-4 kere ilaçlama hastalığını yavaşlatmaktadır.
1.5.27.7 BEYAZ KÜF (Sclerotinia sclerotiorum)
Bu hastalık başlıca serin tropik ve ılıman bölgelerde patatesleri etkiler. Bununla beraber hastalığa hassas sebzelerle(fasulye, marul, domates, kereviz, karnabahar, lahana) patates rotasyona tabi tutulduklarında hastalık büyük zararlara neden olur. Hastalık için uygun şartlar serin ve nemli havalardır.
Belirtileri:
Sap lekeleri toprak yüzeyine yakın kısımlarda veya yakındaki yaprak koltuklarında gelişir. Çökük, oval veya sapa doğru uzanan genişlemiş lekeler şeklindedir. Lekeler suya sokulmuş şekilde, daha sonra sarımsı kahverengi bir renk alır ve bunların merkezleri beyaz renktedir. Saplar beyaz, gevşek bir miselyum(ipliksi yapı) örtüsüyle kaplanır. Merkezi öz(silindir) tahrip olur ve burası beyaz miselyumla dolu bir hal alır ki daha sonra bu milesyumlar 0.5-1.0 cm çapında siyah sıkı yapılı sklerot haline dönüşürler. Bitkilerin Üst kısımlarında solgunluk görülür ve bitkilerin gövdeleri parçalanır, dağılır veya kırılarak toprak yüzeyine serilirler.
Toprak yüzeyine yakın yumrular buruşup kendilerini salıvererek içe doğru çökerler. Bu yüzeysel olarak siyahımsı bir hal alır ve sulumsu bir görünüm arz eder. Yumru yüzeyinde içe doğru çökmeden dolayı meydana gelen yarık veya çukurlar daha sonra beyaz miselyum ve sklerotlarla dolar.
Mücadelesi:
Normal şartlarda toprakta uzun süre canlılığını koruyan skıer otlar yaklaşık 5 haftalık su altında bırakmayla öldürülebilirler. Hastalığa konukçuluk etmeyen bitkilerle patates en az üç yıllık bir münavebeye tabi tutulmalıdır. Tarladaki hastalıklı bitki artıklarının yakılarak imha edilmesi hastalığın azalmasına yardım eder.
1.5.2.8 SAP ÇÜRÜKLÜĞÜ Sclerotium rolfsii)
Sap çürüklüğü, güney yanıklığı veya Sclerotlum geniş bir konukçu bitkisine arız olmuş nyanın her yerinde görülür. Fakat patates bitkisi için yalnızca nemli şartlar altında problem olur.
Belirtileri
Başlangıçta toprak yüzeyinin altında tam kök boğazında sapların dip kısmı kahverengimsi lekelerle kuşatıldığında gündüzün bitkilerde solgunluk ve sararma ile sonuçlanan belirtiler beyaz bir miselyum örtüsü saplarda yumrularda veya toprakta gelişir ve daha sonra "':çük, başlangıçta beyaz, daha sonra kahverengi skierotiara dönüşürler.
Hastalıklı yumrular hasattan önce tarlada, depoda veya nakliye sırasında çürüyebilirler. Yumrular bitkilerin çıkışından önce çürüyebilirler.
Mücadelesi:
Sklerotlar uzun süre canlılıklarını sürdürürler ve pek çok bitki S. Rolfsii' ye hassastır. için uygun şartlar mevcutsa hastalıkla mücadele zordur. Hastalıklı bitkileri ve bitki artıklarını tarladan uzaklaştırılmalı, yakmalı veya derince gömmelidir. Bitki kalıntılarını patatesin etrafından uzaklaştırılmalıdır. Patojen yüksek derecede aerobiktir. Böylece derin sürüm ekimi hastalığın mücadelesinde etkilidir. Hasat kuru hava koşullarında yapılmalıdır.
1.5.2.9 SİYAH ÇÜRÜKLÜK (Rosellinia sp)
Siyah çürüklük, daha yüksek tropikal irtifalarda, nemli organik maddece zengin topraklarda patateste ağır kayıplara neden olabilir.
Belirtileri:
Hastalıklı bitkiler bodurlaşır ve solar. Toprak altındaki organlarda kısmen grimsi·beyaz miselyum ile kaplı bir çürüklük gelişir. Siyahlaşmış yumrular ortadan ikiye ayrıldığında iç yüzeyde taze dokuya doğru penetre olmuş(girmiş) ince şeklindeki projeksiyonlardan oluşan bir şerit görülür. Rotasyon uygulamadığında hastalık patateste büyük bir problem halini alır.
Mücadelesi:
Hastalıkla mücadelede önlem için, yeni tarıma açılan alanlardaki ağaçlar, çalı türü bitkiler tarladan uzaklaştırılmalı ve yakılmalı ve müteakiben ürün rotasyonun tavsiye edilmelidir.
1.5.2.10 GÖVDE KANSERİ VE SİYAH KONUK HASTALIĞI (Rhizoctonia solani)
Gövde kanseri ve siyah kabuğa neden olan fungus tüm topraklarda mevcuttur. Çünkü fungus geniş bir konukçu kitlesine sahip, bitki artıklarında canlılığını sürdürür ve fungus sklerot olarak yumrularda kolayca yayılabilir. Fungus geniş sıcaklık değişim aralıklarında gelişir. Şartlar, bitkiler için çabuk bir şekilde topraktan çıkacak şekilde uygun olmadığı soğuk ve ıslak topraklarda fungus çıkış halindeki bitkilerde oldukça fazla zarara neden olur.
Belirtileri:
Belirtiler değişik şekillerde görülürler. Sürgün (filiz) uçlarındaki lekeler bitkilerin topraktan çıkmasında gecikmeye veya çıkışta başarısızlığa neden olurlar. Değişik şekil ve büyüklükteki hafif çökük kahverengi kanserler(yaralar) stolonlarıi kök ve kök boğazını solgunluk görülür. Kanserlerde kuşatılan stolonlar yumru oluşturamazlar.
Yumru yüzeyinde yüzeysel, sıkı yapılı, düzensiz büyüklük ve şekilde siyah-kahverengi veya siyah sklerotlar(fungusun istirahat sporları) meydana gelir.
Mücadelesi:
Toprakta sklerotlar uzun süre yaşadıkları için, yalnızca tahıllar ve çayırlarla uzun süreli münavebeler hastalığının çıkışını azaltabilir. PCMB(Pentachloronitrobenzene) gibi fungisitlerle toprak ilaçlaması ile hastalık azaltılabilir. Topraklar yoğun bir şekilde fungusla bulaşık olmadığı zaman tohumluk yumruların ilaçlanması yumru inokulumunu azaltmak bakımından etkilidir. Eğer toprak yoğun bir şekilde bulaşık ise bu uygulama faydalı olmamaktadır.
1.5.2.11 KANGREN (Phoma exigua ssp,foveata ssp,exigua fungi)
Ilıman bölgelerin serin ve yağışlı iklimlerinde kangren veya phoma çürüklüğü depoda ciddi bir problem olabilir. En sık gözlenen yumru zararı ve çürüklüğü enfeksiyonu genellikle soğuk depolar da şiddetlidir.
Belirtileri:
Yumru kabuğunun altındaki siyah çöküntüler oluşur ve bu çöküntüler belirgin bir kenarla çevrili oldukça derin sık sık çürümüş olanlar halinde siyah kahverengi, eflatuni bir renkte genişlerler. Enfekteli (hastalıklı) gövdeler veya yumrulardaki sporlar sağlıklı yumruları doğal açıklıklardan veya hasat sırasındaki yaralanmalardan enfekte ederler.
Mücadelesi:
Erken bir şekilde bitki saplarının tahrip edilmesi ve iyi bir şekilde olgunlaşmış olan yumruların hasat edilmesi hastalığın görünümünü oldukça azaltır. Yumrular başlangıçta yüksek nemde, yaklaşık 18°C' de 10 gün depolanmalıdırlar. Fungus bir kez kabuk altına yerleştiği soğuk depo koşullarında da gelişebilir.
Yumrular uygun fungusitlerle daldırma, fumingasyon veya duman şeklindeki püskürtme işlemleri ile dezenfeksiyona tabi tutulmalıdırlar.
1.5.2.12 FUSARİUM KURU ÇÜRÜKLÜĞÜ VE SOLGUNLUK Fusarium spp)
Dünyanın her yerine yayılmış durumda olan farklı Fusarium türleri çeşitli hastalıklara sebep olurlar. Ilıman sıcaklıklar bu hastalık için uygundur.
Belirtileri:
En ciddi depo problemlerinin bir tanesi kurk çürüklüktür. Yumrularda başlangıçta siyah, hafif bir şekilde çökük görünür. Daha sonra lekeler içsel çürüme ile birlikte yüzeysel olarak gelişir. Çürüklüğün sınırı açık bir şekilde belirgindir. Yumru yüzeyinde tipik olarak konsantrik halkalar görünür ve dışsal olarak miselyum belirgindir. Yumru kurur ve sertleşir.
Yumrularda rutubetli şartlar da yumuşak çürüklük oluşur. Enfeksiyon, hasat sırasında yumru yüzeyinde oluşan yaralardan gerçekleşir. Yumru yarasını iyileştirmek için başlangıçta yüksek nemde yumruların depolanması enfeksiyonu azaltabilir.
Fusarium solgunluk fungusu toprak kökenlidir. Belirtileri alt yapraklarda sararma, üst yapraklarda klorofik benekler ve müteakiben solgunluk şeklinde ortaya çıkar. Sapların iletim dokuları ve yumrularda renk değişikliği meydana gelir. Solgunluk Ilık hava koşullarında artar. Bazı fusarium türler sistemiktir ve tohumla taşınabilir.
Mücadelesi:
Hastalıksız yumru kullanılmalı sulama rejiminin iyi uygulanması ve münavebeye yer verilmelidir.
1.5.2.13 VERTİCİLİUM SOLGUNLUĞU (Verticillium albo-atrum,V.dahliae)
verticillium solgunluğu tropikal ve subtropikal bölgelerde ciddi bir problemdir. Hastalık aynı zamanda daha serin bölgelerde görülür.
Belirtileri:
Hastalık bitkinin alt yapraklarının sararmaya başlamasıyla karakterize edilir ki: yapraklardaki bu sararma tek taraflı olarak bitkinin, gövdenin veya yaprakların bir tarafında sınırlı olarak gelişebilir. Daha sonra bitki solabilir ve gövdenin alt kısımlarındaki iletim demetleri kahverengine döner. Sıklıkla bitkiler, bahsedilen solgunluk gözlenmeden genellikle sararır ve unlaşır ki bu belirti tipine de erken ölüm denir.
Fungus toprakta ve bitki kalıntılarında uzun süre yaşar ve patatesten başka bitkileri hastalığın yayılmasında önemlidir. Bazı nematodlar Verticillium zararının artmasına açık bir şekilde yardım ederler.
Mücadelesi:
Hastalığa dayanıklı bitkiler, tahıllar, çayırlar veya legümünlerle münavebe uygulanmasına yer verilmelidir. Dayanıklı patates çeşitleri kullanılmalı. Toprakla gelen bulaşıklığı gidermek için yumruları uygun bir dezenfekten fungusitle muameleye tabi tutmak gerekir. Bitkileri su stresine maruz bırakmamak için uygun bir şekilde sulama yapmak gereklidir. Sistemik fungusitlerin hastalığa karşı bitkileri korumada faydalı olduğu bildirilmektedir.
1.5.2.14 THECAPHORA KÜFÜ Thecaphora( Angiosorus) solani
Patates küfü Amerikanın tropikal bölgelerinde görülmektedir. Hastalık bu alanlarda sınırlandırılmış durumdadır. Görüldüğü serin dağlık alanlarda ve sulanan sahil çöllerinde ciddi ere sebep olabilir. Hastalık etmeninin biyolojisi hakkında çok az bilgi vardır. Hastalığın bulaşık yumru veya toprakla temiz alanlara yayılmasını önlemek için aşırı derecede dikkat edilmelidir
Belirtileri
bitkilerin gövdelerinde ve stolonlarında yumruya benzeyen oluşuklardır ki üzerindeki sayısız sayıdaki yarıklar fungusun kahverengi-siyah sporları ile doludur. Yumruların birkaç tane spordaki çatlaklarla birlikte gözle fark edilemeyecek kadar küçük yüzeysel püstülleri içerebilirler. Sağlıklı görünen yumrularda olduğu kadar tek bir bitki ve hatta tek bir stolon da biIe yumru benzeri oluşukları üzerlerinde bulundurabilirler. Olgunlaştıktan sonra yumru benzeri Hastalıklı oluşuklar hızlı bir şekilde kahverengi spor kümeleri halinde parçalanırlar. Datura mıtatula isimli yabancı ot hastalığa hassas ve hastalığı yayan bir konukçudur.
Mücadelesi:
Hastalığın enfekteli veya bulaşık yumru ve toprakla yayılması muhtemeldir. Hastalığa dayanıklı ve tolerant çeşitler vardır. Bu çeşitlerin kullanımı önerilmelidir. Hastalık uzun yıllar tarlalarda bulunmasına rağmen münavebe işlemi zannedildiği gibi etkili olmaktadır. Bunun için hastalıklı mücadelede münavebe tavsiye edilmelidir. Hastalığın temiz yeni alanlara yayılmasını önlemek için sıkı bir şekilde karantina uygulanmalıdır.
1.5.3 ViRAL KÖKENLİ HASTALIKLAR
1.5.3.1 PATATES YAPRAK KIVIRCIKLIĞI (PLRV)
PLRV en önemli patates virüsüdür ve tüm ülkelerde yaygındır. Ürün kaybı %90' ın, üzerindedir.
Belirtileri:
Vejetasyon dönemindeki enfeksiyonun sebep olduğu primer (birincil) belirtiler üstteki yaprakların özellikle yaprakçıkların kaide kısımlarının kıvrılmasıdır. Bu yapraklar dikleşirler ve genellikle açık sarı renklidirler. Pek çok çeşidinde yapraklar hafif eflatun, pembe ve kırmızı bir renk halini alırlar. Geç gerçekleşen enfeksiyonlar belirtilere neden olmayabilirler ve bazı çeşitler belim göstermeksizin enfekte olmuşlardır. Yüksek derecede hassas olan çeşitlerin yumrularının iletim sisteminde nekrozis oluşur.
İkincil belirtiler (enfakteli patates yumrularından gelişen bitkilerde görülen belirtiler) alt yaprakların kıvrılması, küçülmesi, dikine gelişme ve üst yapraklarda renksizleşmedir. Kıvrılmış olan yapraklar sertleşir ve meşinimsi bir hal alır, bazı zamanlar kıvrılan yaprakların alt taraflarında hafif eflatunumsu bir oluşum gözlenir.
Andigena alt türleri farklı bir şekilde reaksiyon gösterirler. Özellikle üst yaprakların kenarları ve damar araları sararır, belirgin bir şekilde dikleşerek gelişme ve çoğunlukla şiddetli bodurlaşma görülür. Daha alt yapraklarda hemen belirtisi görülmez. Afitlerle virüslerin taşınma persistent bir şekilde gerçekleşir.
1.5.3.2 PATATES Y VE A VİRÜSLERİ (PVY VE PVA)
PVY en önemli patates virüsünün ikincisidir. Virüs enfekteli yumrular kanalıyla ve nonpersistent bir şekilde afitlerle taşınarak yaşamını devam ettirir ürün kaybı %80 ve üzerinde gerçekleşir.
Belirtileri:
Belirtiler virüs ırkı, çeşit ve çevresel şartlara bağlı olarak çok değişir. Yapraklarda buruşukluk, demetleşme, bükülme, yaprakçık kenarlarını" aşağı doğru dönmesi, bodurlaşma. yaprakçık damarlarında nekrozis (ölü doku), nekrotik beneklenme, yapraklarda nekrozis ve gövde de çizgi şeklindeki belirtiler aynı şekilde bu hastalık için tipiktir. Az hassas çeşitler yalnızca ha bir mozaik şeklindeki belirti ile reaksiyon gösterebilirler veya belirti göstermeksizin enfekte edilmiş olabilirler.
PVA (patates A virüsü) pek çok bakımdan PVY (patates Y virüsü)' ye benzerdir. Belli çeşitlerde bu virüs bulunduğunda genellikle hastalık şiddeti PVY' nin kinden daha azdır ve %40' üzerinde ürün kaybına neden olur ki bazı zamanlar bu belirti daha şiddetli olabilir. Bunun yanında yapraklarda buruşukluk ve büzüşmeler görülebilir. Ve yapraklar parlak görülebilirler. PVA belirtileri genellikle daha az belirgin olduğu için PVY' nin neden olduğu belirtilerden kolay bir şekilde ayırt edilemezler.
Mücadelesi:
PVY ve PVA' nın mücadelesinde klonal seleksiyon yöntemiyle sağlıklı bitkiler elds edilmelidir. Hastalığa karşı dayanıklı çeşitler kullanılmalıdır.
1.5.3.3 MOZAİKLER (PVX, PVS,
Patates yapraklarındaki mozaik belirtilerine farklı virüsler tek olarak veya birlikte neden olabilirler. Bunların bazıları; patates X virüsü (PVX), patates S virüsü (PVS) ve patates M virüsü (PVM) dir. Bunlardan başka patates Y virüsü (PVY) ve patates A virüsü (PVA)' da mozaik belirtilerine neden olabilir.
PVX %10' un üzerinde ürün kaybına sebep olabilir. Enfekteli yumrularla ve mekanik (kontak) yolla taşınır ve normal olarak mozaiğe hafif bir şekilde görülür ve sıklıkla latent (gizli)l olarak bitkide bulunurlar. Virülent (hastalık yapma yeteneği yüksek) ırklar kırışıklığa neden olabilirler. Bazı çeşitler tepe yapraklarda ki nekrozis ile reaksiyon gösterir.
PV5 yaygındır ve hafif düzeyde belirtilere neden olabilir, verime etkisi düşüktür. Virüs enfekteli yumrularla, mekanik olarak ve bazı ırkları afitlere taşınır. 8az1 çeşitler. hafif mozaik veya damar bantlaşması şeklinde reaksiyon göstermelerine rağmen virüs enfeksiyonu normal latentdir. Birkaç hassas çeşit şiddeti i bronzlaşma, nekrotik leke ve hatta yaprak dökümüşeklinde reaksiyon gösterir.VM,PVY,PVX veya PVS' den daha az yaygındır ve verime etkisi hakkında daha az bilgi mevcuttur. Enfekteli yumrularda yaşamını devam ettirir ve mekanik olarak ve afitlerle taşınır. latent: Virüslerin bitkilerde belirti göstermeksizin gizli halde bulunmalarına denir.
Bu virüs bazı patates çeşitlerinde hafif mozaik veya hafif şiddetli mozaik ve yaprak kırışıklığına neden olmasına rağmen bazı patates çeşitlerinde latent durumdadır. Belli çevre şartları altında hassas çeşitlerde yaprak damarları ve petiollerde nekrozis belirtileri gelişebilir.
Mücadelesi:
PVX, PVS ve PVM ile tohum çoğaltılması (üretimi) sırasında klonal seleksiyon yöntemiyle mücadele edilebilir.
1.5.3.4 ANDEAN PATATES BENEKLİLİK VİRÜSÜ (APMV)
AnUean Patates Latent Virüsü (APLV)
APMV ve APLV And dağları bölgesinde sık görülür. Kontakt yolla yayılır. Böcek vektörleriyle nasıl yayıldığı bilinememektedir.
Belirtileri:
APMV normal olarak hafif şiddetli veya şiddetli beneklenme şekilde belirtiler meydana getirir. Hassas çeşitler üst kısımlarda nekrozis, yaprak deformasyonu ve gelişme geriliği veya çıkışta gecikme şeklinde reaksiyon verirler.
APLV genellikle latentdir. Fakat sıklıkla kloritik küçük damar ağlaşması, hafif mozaikler ve buruşukluğa neden olur.
APLV patates (Epitrix spp.) türleri tarafından, APMV ise Diabrotica isimli böcek tarafından
Bu virüslerin verime etkileri bilinmemektedir. Fakat hassas türlerde APMV' nin verime muhtemelen şiddetlidir.
Mücadelesi:
APLV ile tohum klonal seleksiyon yöntemiyle en iyi şekilde mücadelesi yapılır.
1.5.3.5 PATATES MOP-TOP VİRÜSÜ (PMTV)
PMTV serin-nemli koşulların mevcut olduğu bölgelerde görülür. Bu koşullar virüsün i olarak bilinen spongospora subterranea isimli fungus içinde elverişlidir. Hassas çeşitlerde verimde %25' e varan oranlarda azalma görülür.
Belirtileri:
Primer belirtiler, bazı çeşitlerin yumrularının üzerinde ve içinde; topraktan direkt olarak enfekte edildiklerinde gelişirler. Yumru yüzeyindeki belirtiler halkalardan ibarettir. Bazı zamanlar kahverengi ve nekrotik gelişme kavisli olarak yumrunun içine doğru ilerler. Mop-top virüsünün meydana getirdiği bu nekrotik halkanın merkezinde tozlu uyuz etmeninin oluşturduğu leke
Bitkinin toprak üstü aksamındaki belirtiler sekonder (ikincil) belirtilerdir ve üç tiptir: yaprak kenarlarının parlak sarı oluşu (aucuba). Bu belirti özellikle daha alt yapraklarda görülür. Üst yapraklarda soluk olarak V-şekillilik (chevrons) ve saplarda bodurlaşma, gelişme geriliği (mop-top) parlak sarı yaprak kenarları, lekeler, halkalar ve belirgin V-şekillenmelerinden ibarettir.
Sadece hassas çeşitlerde mop-top ve şiddetli sekonder yumru belirtileri gelişir. Sekonder yumru belirtileri; yumruların bozulması, yumru üzerinde büyük çatlaklıklar, lekeler ve yumrunun bağlandığı kısımda kahverengi halkalardan ibarettir.
Virüsün toprakta canlılığını ve yeni alanlara yayılması esas olarak virüsün vektörü olarak fungusun toprakta ve tohumluk yumrularda bulunan istirahat sporlarıyla gerçekleşir.
Mücadelesi:
Enfekteli toprağın calomel, kükürt veya çinko oksit ile muamele edilmesi sağlıklı bitkileri enfeksiyonunu engelleyebilir.
1.5.3.6 TÜTÜN RATTLE VİRÜSÜ (TRV)
TRV, esas olarak vektörü olan Trichodorus spp. ve Paratrichodorus spp. isimli nematodlar için uygun olan hafif ve kumlu topraklarda görünür. Ağır kayıplar şiddetli yumru belirtileri görüle hassas çeşitlerde görülebilir.
Belirtileri:
Topraktaki nematodlarla direkt taşınmanın bir sonucu olarak hassas çeşitleri yumrularında belirtiler gelişir. Belirtiler yumrunun etli kısmında lekelenme ve nekrotik kavis kısımlardan ibarettir. Virüsün çoğu ırkı yumrudan yaprağa geçemez.
Yumru kökenli enfeksiyondan ve çıkış yapan gövdelerin enfeksiyonundan sonra meydana gelen toprak üstü aksamındaki belirtiler değişebilir yoğunluktadırlar ve normal olarak bir bitkini yalnızca birkaç sürgününde görülür. Bunlar beneklilik, yaprak deformasyonu, nekrotik lekelenme sarı lekeler (veya küçük halkalar) ve gelişme geriliğinden ibaret olabilir.
Farklı bitki türlerinin pek çoğu bu virüs tarafından enfekte edilebilirler ve bazılarında taşınma gerçek tohumlarla olur. Tohumluk yumrular kanalıyla taşıma önemli değildir.
Mücadelesi:
TRV normal olarak yalnızca yemeklik maksadıyla üretilen patatesler için problemdir.
Tohumluklar için bir problem değildir. Patates çeşitleri hassasiyet bakımından farklı bölgelerde belirgin bir şekilde farklılık gösterirler. Enfeksiyonu önlemek için toprağa nematisit uygulama önerilebilir.
1.5.3.7 CALİCO VE AUCUBA HASTALIKLARI (AMV,PAMV, TRSV, TBRV)
Genellikle serin iklim koşulları altında görülen bu hastalıkların önemi hastalık etmeni ola virüse ve virüse komşuluk eden bitkiye bağlıdır.
Belirtileri:
Yonca mozaik virüsü (AMV), patates aucuba mozaik virüsü (PAMV), tütün halka beneklilik virüsü(TRSV) ve domates siyah halka virüsü(TBRV) nün de içinde bulunduğu bu benzer belirtilere sebep olabilirler. Belirtiler yapraklarda parlak sarı kenarlılık, lekeler veya damarlar etrafında sararmadan ibarettir. Bazı yaprakçıklarda tamamen sararma olabilir.
Üründe düşüşe neden olabilirler ve bazıları aşırı şekilde yumru kalitesini etkilerler.
Mücadelesi:
Hastalıkların mücadelesi; tohum üretim sırasında hastalık belirtisi gösterilen (tip dışı bitkilerin ve virüslerin taşınmasına vektörlük görevi yapan afitler (AM V ve PAMV için) ve nematodlara (TRSV ve TBRV için) karşı kim5'asal mücadele ile yapılmaktadır.
1.5.4 MiKOPLAZMA HASTALIKLARI
1.5.4.1 MOR UÇ SOLGUNLUĞU ASTER SARILIĞI VE DİĞER MİKOPLAZMA HASTALIKLARI
Ne virüs ne de bakteri olan mikoplazma benzeri organizmaların sebep olduğu hastalıklar şiddetli bir şekilde patatesin kalite ve kantitesini etkilerler. Hastalıklı bitkilerden sağlıklı bitkilere taşınmalarında vektörlük görevini bazı böcekler yapar.
Belirtileri:
Belirtiler yaprak koltuklarında hayal yumrular ve/veya sürgünlerin gelişimini içine alır. Bitkiler bodurlaşır, uç yapraklarda kıvrılma gözlenir ve yapraklar sarımsı veya morumsu bir renk alır. Bitkilerde solgunluk meydana gelebilir. Enfekteli bitkilerden elde edilen yumrular normal sürgün oluşturamazlar. Yumrularda çoğunlukla küçülme, yumuşama şekil bozukluğu ve saç kılı gibi ince filiz oluşumu gözlenir.
Mücadelesi:
Vektörlere konukçuluk yapan yabancı otlar yok edilmeli, uygun insektisitlerle vektörlük yapan böceklerle kimyasal mücadele yapılmalıdır. Deneysel olarak Tetracyclinlerle muamele edilen bitkilerde belirtiler görülmemiştir. Fakat Tetracyclinlerin uygulanmasına devam edilmediğinde tekrardan görülmüştür.
1.5.5 ABİOTİK FAKTÖRLER
Patates bitkisinin zarar görmesine neden Olan Olumsuz Çevre Koşullan
Yumruların oksijen istekleri O°C de oldukça yüksek, 5°C de düşüktür. Oksijen istekleri 16°C ye kadar artar ve 25°C de ve üzerindeki sıcaklıklarda bu istek daha da yüksektir. Böylece yumru merkezindeki hücrelerde oksijen yetersizliği hem düşük hem de yüksek sıcaklıklarda görülebilir özellikle eğer yumruların etrafındaki hava hareketi engellenirse zarar hem tarlada hem de depoda oluşur. Bir şekilde gelişen yumrular fazla oksijen isteğine sahiptirler.
1.5.5.1 OKSİJEN YETERSİZLİĞİ SİYAH ÖZ (ÖZDE SİYAHLAŞMA) :
Yumru merkezinin (özünün) siyahlaşmasıdır. Bu durum ya depodaki düşük sıcaklıkla ya da tarladaki yüksek toprak sıcaklığı ile ilgili olarak ani oksijen Yetersizliğinin sonucu ortaya çıkar.
Daha sonra yumru özü siyahlaşan yumrular çürür.
Yumru iç Kısımlarında ısınmaya Bağlı Nekrozis:
Bu durum bir tarla problemidir. Ani yüksek sıcaklık sonucu özellikle büyük yumruların merkezlerindeki (özlerinde) hücrelerin bir grubunda pas renginde görülen bir belirtidir.. Geciktirilmesi ve bitkilerin toprak üstü aksamlarının ölmesini müteakiben güneş ısısına maruz kalan kumlu topraklardaki yumrularda özdeki nekrozis e daha çok ve şiddetli bir şekilde. Bu gibi yumrularda çürüme genellikle şiddetli bir rastlanır. Bu gibi yumrularda çürüme genellikle şiddetli bir problem değildir.
Oksijen yetersizliği belirtileri görülen yumrular tohumluk olarak kullanılmalıdır. Bitkilerin toprak üstü aksamları öldükten hemen sonra hasat işlemini yaparak, yüksek toprak sıcaklığından sakınmalıdır. Depo sıcaklığı 4°C de veya biraz daha yüksek sıcaklığa ayarlanmalıdır. Depoda havalandırma çok iyi bir şekilde yapılmalıdır.
1.5.5.2 SOĞUK ZARARI
Donun çözülmesi üzerine donan yumrular yumuşar sünger gibi bir hal alır. Yaralardan ve gözlerden su sızıntısı olur. Bu şekildeki yumrular ortadan ikiye kesildiklerinde etli kısımların başlangıçta pembe bir renk aldığı daha sonra bu kısımların karardığı (siyahlaştığı) gözlenir ve çürüme meydana gelir.
Depoda donma noktasının biraz üzerinde hüküm süren düşük sıcaklıklar, pişirilen patateslerde tatlımsı bir tat oluşumuna sebep olurlar. Pek çok patates çeşidi bir kez düşük sıcaklıklarda depolanmışsa, kızartıldıklarında siyahlaşmalarına neden olan şekerler bünyede tutulmaktadır. Soğuk zararının diğer şekilleri şunlardır. Doku- dumanlı gri-siyah vasiküler halka; bazı zamanlar yumrunun her tarafında toplu iğne başı gibi küçük siyah noktalar şeklinde görülür ki bu lekeler vasiküler halkada daha şiddetlidir ve belirgin bir nekrozis göze çarpar. Soğuk zararına maruz kalan yumrular sıcak ortamda tutulduklarında bunlarda sık sık yumuşak Çürümeler görülür.
Donmuş yapraklar kahverengileşir, bu yapraklar ıslandığında siyah bir hal alır. Yaprak promidiaları düşük sıcaklıkları müteakiben zarar görebilir. Fakat dokularda donma meydana gelmeyebilir.
Böyle bir zarar görmeden sonra yaprak yapısında bozulma, sarımsı lekeler veya alanlar göze çarpar.
Soğuk zararına maruz kalmış yumrular tohumluk amacıyla kullanılmalıdır. Dona dayanıklı patates çeşitleri yetiştirilmelidir.
1.5.5.3 YUMRULARDAKİ ANORMA BÜYÜMELER:
Özellikle vejetasyon döneminde bitkiler için aşırı şekilde hızlı büyüyen yumruların iç kısımlarında boşluklar oluşur ki buna öz boşluğu adı verilir. Yumrunun dış yüzeyinde yarılmalar, görülür ki buna da büyüme çatlaklığı adı verilir. Böyle yumruların Pazar kalitesinde düşüş, olmasına rağmen çürümeler nadiren görülür.
Yumrunun başlangıçta normal büyüklüğünü aldıktan sonra çevresel şartlardaki değişiklikler nedeniyle yumrularda gelişme-büyüme yeniden başladığında ikinci bir yumru oluşumu ve düzensiz şekil meydana gelir ki ikincil gelişme denir. Yumru oluşturmak, için gelişirler.
Belli bir dinlenme dönemini müteakiben yumrunun yeniden gelişmeye başlamasına aynı yumrunun göbek kısmından diğer kısmına karbon hidradların taşınmasıyla eşlik edilir. Karbonhidratların ayrıldığı kısım camsı bir görünüm alır ve yumuşak bir külle oluşur ki buna pelte çürüklüğü adı verilir. Aynı zamanda karbonhidratların aynı stolon üzerinde bulunan yumrula birinden diğerine taşınabilirler. Her iki olayda yumruların Pazar kalitesini oldukça düşürür.
Bu çeşit zarar görmeye bazı çeşitler diğer bazı çeşitlerden daha eğilimlidirler. Aş büyüklükteki yumruları fazla aralık bırakılan dikiminden sakınılmalıdır. Ve uniform büyüklükteki yumru dikimi yapılmalıdır. Yumruların uniform büyüklükte gelişim şartlarını sağlayabilmek için düzenli bir şekilde su rejimi uygulanmalıdır.
1.5.5.4 KİMYASALLARIN ZARARI:
Kimyevi gübreler uygunsuz bir şekilde uygulandığında; tohumluk yumrular zarar görü çürümeye neden olurlar. Kök gelişimini yavaşlatırlar yapraklarda yakmalara ve yum: kabuklarında renk değişikliğine sebep olurlar.
Herbisitler bitkilerde sık sık deformasyon, yaprakla kıvrılmalara klorozis, nehrozis gelişme geriliğine sebep olurlar. Yeni ürünün yumrularında nekrotik dokuların oluşumuna neden olarak yumruların bozulmasına yol açarlar. Herbisitlerin yumrulardaki böyle olumsuz etkileri uygulandığı yıldan sonraki yıllarda da devam edebilir.
Patates tarlalarının yakınındaki başka bitkilerin bulunduğu tarlalara herbisit uygulaması sırasında kaza en patates bitkilerinde herbisit zararlanmaları meydana gelebilir. Belirti uygulanan herbisitlere göre değişir. insektisitler ve fungusitler veya bunların benzerleri yanlış uygulandıklarında sıklıkla bitki yapraklarında zarara sebep olurlar. Yapraklarda yakmalara neden olurlar. Yanmalar daha sı büyük damarlar arasında kalan yaprak alanlarında ve yaprak kenarlarında görülür.
1.5.5.5 HAVA KİRLİLİĞİ ZARARI:
Kükürt oksit tipik olarak yaprağın tamamı ölmeden önce büyük damarlar arasındaki yap alanlarının sararmasına, ağarmasına veya yanmasına neden olur. Havayı kirleten fotokimya oksidantlar bitkilerde erken yaşlanmaya ve ölüme neden olurlar. Belirtiler yaşlanma ve yetersiz
1.5.5.6 VİRÜSEL OLMAYAN YAPRAK KIVRILMASI:
Yaprak kıvrılmasına neden olan virüslere gerek kalmaksızın muhtelif nedenlerden dol patates yapraklarının yukarıya doru kıvrılmasıdır. Bunda değişik faktörler sorumludur ki bunlar çevre faktörleri, özellikle elverişsiz beslenme ışık yoğunluğu ve uzun günlerdir yap kıvrılmasına aynı zamanda genetik faktörlerde sebep olabilir.
Yanlış gübrelemenin (bitki beslemenin) neden olduğu kıvrılma tam olarak anlaşılmamıştır. Bunda mineral madde eksikliği ve nitrojen toksititesi (zehirliliği) önemlidir. Bitkilerde ki popülasyonları da yapraklarda kıvrılmaya sebep olabilirler.